Dizel Motor İcadı : Dizel Motor Nedir ? Ne Zaman Ve Kim Tarafından Bulunmuştur ?

Photo of author

By Bilgio.Net

Dizel Motor İcadı : Dizel Motor Nedir ? Ne Zaman Ve Kim Tarafından Bulunmuştur ?

Rudolf Diesel ( 1858-1913)Alman bir mücellitin oğlu olarak Paris’te dünyaya gelmişti. Fransa – Prusya Savaşı ( 1870) başladığında aile Fransa’daki çoğu Alman gibi evini terk etti ve doğuya dönmek yerine Londra’ya kaçtı. Ancak on iki yaşındaki Rudolf’u memleketleri olan Augsburg’a, teyzesinin ve matematik profesörü olan amcası Christıph Barnickel’in yanına gönderdiler. Okulunu birincilikle bitiren Rudolf, Londra’ya gelmesini ve ailesine destek olmak için bir iş bulmasını isteyen anne babasına karşı çıkarak Münih’teki Bavyera Kraliyet Politeknik Okulu’na kaydoldu. Soğutma alanında bir öncü olan Alman mühendis Carl von Linde’nin gözetiminde eğitim olan Rudolf, tifoya yakalanıp bitirme sınavını kaçırınca mezun olamadı. Ama sebat edip uygulamalı mühendislik okudu ve 1880’de yirmi iki yaşındayken mezun olup Paris’te bir soğutma ve buz fabrikası kurmakta olan von Linde’ye katıldı. Diesel bir yıl sonra işletme müdürü olduğunda ilk kararlarından biri, o günlerde sanayide kullanılan buhar motorlarının daha verimli bir motor ve güç kaynağı geliştirmek oldu.

Buhar motoruyla ilgili en büyük sorun, ısı ve enerji kaybı nedeniyle kapasitesinin ancak yüzde 10’unu işe dönüştürebiliyor olmasaydı. Diesel, enerjisinin olabildiğince büyük bir bölümünü kullanabilir işe dönüştüren yeni bir motor üretmeye koyuldu ve mevcut motorları birtakım değişikliklerle daha verimli hale getirmenin yollarını aramaya başladı. Bu araştırmalara von Linde de destek verdi ve Diesel’in çalışmaları boyunca şirket birçok patent başvurusunda bulundu. Ne var ki ilk denemeler birer faciaydı ve neredeyse ölümcüldü, zira infilak eden test motorlarından biri Diesel’in neredeyse canına mal oluyordu. Aylarca hastanede kaldıktan sonra Rudolf Diesel işe yeni bir fikirle döndü. Çocukluğunda bisiklet lastiği şişirirken piston mekanizmasının lastiğe basınçlı hava pompalaması sırasında pompanın supaba yakın kısmının ısındığını hatırlamıştı.

1891’de von Lindesabrını yitirdi ve Diesel ile yollarını ayırdı. Diesel’in çalışmalarına devam edebilmesi için yeni kaynak bulması gerekiyordu. Diesel ailesinin memleketi Augsburg’dan Heinrich von Buz adlı bir mühendis, 1893 ile 1897 arasında ihtiyacı olan desteği ona verdi. Nihayet 1895’te Rudolf Diesel, sıkıştırmalı ateşleme motoru için Almanya ve ABD’de patent aldı. Bu motor, bisiklet pompasındakine benzer bir şekilde, bir pistonun sıkıştırdığı havanın yakıtı ateşleyecek kadar ısınması ve ateşlenen yakıtın pistonu tekrar aşağıya itmesiyle döngünün tekrarlanması prensibine dayanıyordu.

Bu, önceki 200 yıl boyunca kullanılan buharlı motorlara kıyasla büyük bir ilerlemeydi. Daha da önemlisi, Diesel’in icadı, gitgide büyüyen otomobil ve gelişme aşamasındaki havacılık endüstrileri için çok uygun bir zamanda ortaya çıkıyordu. Diesel’in azmi, cesareti ve bisiklet pompası olmasaydı bu endüstrilerin gelişmesi mümkün olmayacaktı. Bunu o da biliyordu ve karısına şöyle yazmıştı: Bugüne kadar başarılmış her şeyin o kadar ilerisindeyim ki artık küçük gezegenimizdeki motor imlatında okyanusun her iki yakasında da öncüyüm.

Patentlerini aldıktan sonra otuz yedi yaşındaki mucit artık çok varlıklı bir adam haline gelmişti, zira icat ettiği motor tüm endüstri ülkelerinde imal ediliyordu. Fakat serveti çok uzun soluklu olmadı çünkü patentlerini korumak için giriştiği pahalıya patlayan hukuksal mücadeleler, kötü yatırımlar ve ailesinin savurgan yaşam tarzı büyük bir maddi yük haline gelmeye başlamıştı. Para hızla tükeniyordu ve bunu fark eden Diesel, Londra’daki üretim merkezinde ve finansörleriyle bir dizi kriz toplantısı gerçekleştirdi.

Diesel, 29 Eylül 1913 akşamı SS Dresden posta gemisiyle Londra’ya gidiyordu. Akşam yemeğinden sonra sabah 6,15’te uyandırılma isteğini bildirip 10.00’da kamarasına çekildi. Ertesi sabahmürettabat kaptana ünlü mucidin sırra kadem bastığını bildirdi. Kamarası boştu, yatağı bozulmamıştı ve pijamaları yatağın üstünde düzgün bir şekilde duruyordu. Cep saati yatağının başucundaydı, şapkası ve yağmurluğu muntazam bir şekilde istiflenmişti. Rudolf Diesel’i bir daha gören olmadı. Bir Hollanda gemisi on gün sonra Kuzey Denizi’nden bir ceset çıkardı ama bu ceset teşhis edilemeyecek kadar çürümüştü. Mürettebat cesedin üzerinden çıkan tüm kişisel eşyaları toplayıp onu denize gömdü. Birkaç gün sonra, Rudolf’un oğlu Eugen, çıkan eşyaların babasına ait olduğunu teşhis etti. İntihar en makul olasılık olarak değerlendirildi. Günlüğüne o gün için kaydettiği tek şeyin siyah bir haç olması da bu olasılığı güçlendiriyordu. Ayrıca karısına ertesi haftaya kadar açmamasını söylediği bir çanta vermişti. Çantanın içinde hepsi sıfırlanmış banka hesap defterleri ve nakit 200,000 Alman markı vardı. Bununla birlikte cinayet ihtimali de asla göz ardı edilmemişti, zira Diesel’in şirketi ve askeri çıkarlar olası bir cinayete yol açmış olabilirdi. İcat ettiği motorlarla o dönemde imalat fabrikalarına, lokomotiflere, otomobillere, kamyonlara, uçaklara, denizaltılarına ve gemilere güç veren bir adam için esrarengiz bir son. Bugün, bir asır sonra Rudolf Diesel’in motorları dünyadaki en önemli güç kaynaklarından biri olmaya devam ediyor.

Yorum yapın