John Barrymore (1882-1942) Kimdir ? Hayatı ve Oynadığı Filmler Nelerdir ?

Photo of author

By Bilgio.Net

John Barrymore (1882-1942) Kimdir ? Hayatı ve Oynadığı Filmler Nelerdir ?

Perdenin gelmiş geçmiş en güzel erkeklerinden, ‘’profil’’ lakabıyla anılan Hamlet ve Don Juan. Aynı zamanda beyazperde de kendi kendilerini tahrip mekanizmasını inatla yürüten oyuncuların ilki ve en ünlülerinden biri.

Barrymore’lar, sinema tarihinin en ünlü oyuncu ailelerinden biriydi; belki de yıllar sonrasının Fonda’larıyla kıyaslanabilecek. Ailenin ünü aslında tiyatroda başlamış ve sürmüştü. New York tiyatro yaşamının bir dönemdeki en ünlü çifti sayılan Maurice Barrymore ve Georgiana Drew, sanatçının ana babası idiler. Ağabey Lionel Barrymore (1878-1954) ve abla Ethel Barrymore (1879-1959) daha küçük yaşta kendilerini sahnede bulmuşlar ve Amerikan tiyatrosunda bir Barrymore geleneğini sürdürmüşlerdi. Ancak geleneğin bir efsaneye dönüşmesi ve Barrymore adının dönemi (ve de sonrası) için gerçekten yüreklere dokunan bir nitelik alması, John Barrymore sayesinde mümkün olacaktı.

Böylesine ünlü bir aileden gelmenin tepkilerine her çocuk gibi sahip olan, tam adıyla John Sidney Blyte Barrymore, önce tiyatrodan uzak kalmayı denedi, çizgi roman ve karikatür ressamlığı yaptı. Ama 1903 yılında kendisini sahnede buldu: ne de olsa kan çekiyordu. Uzun boylu, dik duruşlu, kartal profili, gerçekten güzel bir adamdı, üstelik olağanüstü bir sesi vardı. Özellikle Shakespeare aktörüydü: ‘’Hamlet’’ ve ‘’3.Richard’’ı birkaç kuşak boyunca kulaktan kulağa anlatıldı. Sinemanın ona ilgi duyması düşünülemezdi ve genç John, 1909’da ağabeyi Lionel Barrymore’un sinemayı denemesinden dört yıl sonra, kendisini kamera karşısında buldu:  An American Citizen. Ardından filmler akın etti ve John, hep gerçek ve hayal ürünü çok ünlü kişilikleri canlandırmaya koyuldu: Raffles; Dr. Jekyll and Mr. Hyde ( bu filmde kendi isteğiyle hiç makyaj yapmadan, sadece ışıkları kullanarak ve oyun gücüne sığınarak bir kişilikten öbürüne geçişi hala etkileyicidir), Sherlock Holmes, Beau Brummel. Herman Malwille’in ünlü ‘’ Moby Dick’’ romanının  uyarlaması olan The Sea Beast’te yıllar sonra Gregory Peck’in canlandıracağı kaptan Ahab kişiliğine ilk büyük sinemasal karşılığı verdi. Sonra bir Don Juan çekti: bu filmde ilk kez önceden kaydedilmiş müzik ve doğal seslerin kullanımı, sessiz sinemanın sonlarında seyircide gerçek bir şok etkisi yaratıyordu.

Sesli filmin gelişi, Barrymore’lara sinemada yeni kapılar açtı. Çünkü, söylemeye gerek yok, tiyatrodan geliyorlardı, sesleri mükemmel, diksiyonları kusursuzdu. (Sessiz dönemin birçok oyuncusu için kolay söylenemeyecek bir şey ). John Barrymore da artık sesli filmlerde o şahane ses tonunu ve Shakespeare oyuncusu aksanını öykünün hizmetine  vermeye koyuldu. Ağabeyi Lionel’in yıllardır çalıştığı’MGM’e geçişi, filmlerinin düeyini de yükseltti: Grand Hotel’de Greta Garbo, Joan Ceawford, Wallece Beery gibi oyuncularla oynadı, unutulmaz bir ‘’ Arsene Lupin ‘’ oldu. Rasputin and the Empress’de üç ünlü kardeş ilk ve son kez bir araya geldiler ve anlatılana göre sette çılgınlar gibi eğlendiler. Yine kalabalık kadrolu bir George Cukor klasiği olan Dinner at Eight’te en çok o dikkat çekiyordu. Katharine Hepburn’ün ilk filmi olan A Bill of Divorcement-Bir Boşanma Faturası veya daha sonra Romeo and Juliet’teki Marcurio rolü, büyük bir oyunculuk başarıları sayıldı.

Ama John Barrymore, tüm bu parlak dönemde bile deliler gibi içiyordu. New York bohem yaşamında alışytığı içki bir daha yakasını bırakmamıştı. Bu nedenle zamanından önce yaşlanmaya başladı, sette sözlerini unutur ve olay çıkartır oldu. Yine de öylesine iyi ve sağlam bir oyuncuydu ki, rol aldığı filmlere bir boyut katıyor, onun gözüktüğü sahnelerde sanki bir ışık ortalığı aydınlatıyordu. Üstelik kendi kırgın, sorunlu ve her şeye meydan okuyan kişiliğini de rollerine katıyor ve çizdiği pörtler eşsiz bir lezzet kazanıyordu. 1937’lerden başlayarak yavaş yavaş ikinci sınıf filmlere kayıyor, ama o saçma sapan konulara bile soyluluk getiren karakterler yaratmayı hala beceriyordu. İyi bir senoryoya düştüğü zaman ise eski klasını gösteriyordu: Mitchell Leisen’in ünlü Midnight- Geceyarısı filmindeki gibi.

Son dönemi ise oldukça hazindi. Artık setlerde veya özel hayatında bir Barrymore karikatürü, her şeye boşvermiş bir palyaçoydu sanki. Başta kendisi her şeyle dalga geçiyot, ikinci üçüncü sınıf filmlerde adını ve kimliğini bozuk para gibi harcıyordu. Nihayet 1942 yılında 60 yaşında hayata veda etti. Leonard Maltin şöyle diyor: ‘’ Ölümü için nerdeyse iyi ki demek gerekiyor, çünkü kariyerindeki düşüş onu sonunda Monogram ve PRC gibi ucuz şirketlere mahkum edecekti.’’

John Barrymore’un öyküsü, şöhretlerini bir tür kendi kendilerini yok etme mekanizmasına gerekçe gibi kullanan sayısız ünlünün ilk örneklerinden biriydi. Bu öykünün bir bölümünü bizzat kendisi ‘’ Confessions of an Actor’’ adlı bir kitabında anlatmıştı (1926). Ölümü üzerine bir hayranı, Gene Fowler, ‘’ Good Night Sweet Price’’ adlı kitabı yazdı (1944). Ağabeyi Lionel, ondan daha düzenli biçimde sinemaya bağlandı, sayısız filme kişiliğini ve adını verdi. Ömrünün son 15 yılında ise hastalığa onu tekerlekli sandalyeye mahkum ettiğinde, bu pozisyonda yaşlı adam rolleri alarak oyunculuğunu son güne dek sürdürdü. Abla Ethel’in gönlü hep tiyatroda kaldı ve az sayıda filmden sonra uzun süre (12 yıl ) sinemaya ara verdi. 1944’te None but the Lonely Hearts- Yalnız Kalpler’le döndüğünde bir yardımcı Oscar’ı kazandı. Bu onu sinemeya bağladı ve ölümüne dek yaşlı kadın rollerinin aranan bir oyuncusu oldu.

John Barrymore’un üç evliliği olmuştu. Kızı Diana Barrymore da (1921-1960) babasının yolundan giderek alkole teslim oldu. Onun babası üzerine yazdığı ‘’ Too Much, Too Soon!! Adlı kitap 1958’de filme alındı, başrolü Barrymore’un bir dönemdeki içki arkadaşı, kendisi de hayatını alkolde tüketen Errol Flynn yüklendi. Daha sonra W. C. Fields’in hayatını anlatan W.C. Fields and Me filminde sanatçıyı Jack Cassidy canlandırdı. Sanatçının oğlu John Barrymore Jr. Da ( 1932- ) kısa ömürlü bir sinema yaşamı geçirdi. Ancak aile adı sürüyor: John BarrymoreJr.’un kızı Drew Barrymore (1975- ) çocuk yaşta E.T. filmiyle ün yaptı, sonra ailedeki intihar eğilimlerinin etkisiyle kendisini ( daha o yaşta ) uyuşturucuya verdi. Ama o, bu çıkmaz sokaktan kurtulmuş gözüküyor ve yeniden günümüzün ünlü bir oyuncusu. ‘’ Fabulous Barrymores’’ denen efsanevi ailesinin son kuşak bireyi ve ‘’ profil’’ John Barrymore’un torunu olarak, bu işi sürdüreceğe benziyor.

John Barrymore’un Oynadığı Filmler

  • An American Citizen (1913)
  • Raffles (1917)
  • Jekyll and Mr. Hyde (1920)
  • Sherlock Holmes (1922)
  • Beau Brummel (1924)
  • The Sea Beast (1926)
  • Don Juan ( 1926)
  • Tempest (1928)
  • Show of Shows ( 1929 – İlk Sesli Filmi )
  • Moby Dick (1930)
  • Svegali (1931)
  • Arsene Lupin (1932)
  • Grand Hotel ((1932 )
  • Rasputin and the Empress (1932)
  • A Bill of Divorcement- Bir Boşanma Faturası (1932 )
  • Dinner at Eight (1933)
  • Counsellor at Law (1933)
  • Twentieth Century (1934)
  • Romeo and Juliet (1936)
  • Maytime (1937)
  • Marie Antoinette (1938)
  • The Great Man Votes (1939)
  • Midnight – Geceyarısı (1939)
  • Invisible Woman (1940)

Yorum yapın