Kıskançlık Nedir ? Kıskançlık Neden Oluşur ? Neden Kıskanırız ? Kıskançlık Hakkında Bilgi

Photo of author

By Bilgio.Net

Kıskançlık Nedir ? Kıskançlık Neden Oluşur ? Neden Kıskanırız ? Kıskançlık Hakkında Bilgi

Kıskançlık Normal midir ?

Eşler arasında belli dozdaki kıskançlık anlaşılabilir bir şeydir. Freud kıskançlığı üç türe ayırmıştır: önce ‘’normal’’  ve evrensel kıskançlık gelir ve gerekli durumlarda ya da doğrulanmış kuşku karşısında devreye girer. Bunun dışında ‘’ nevrotik ‘’ ya da aşırı duyarlı kıskançlık vardır. Bu özel bir durumdur ve partnerden sistematik biçimde şüphe duyulmasını içerir. Erkek kendi suçluluk duygusunu eşinin üzerine yansıtır. Buna karşın masumiyet ispat olduğunda mantıklı durum geri döner. Son olarak bir de ‘’ patolojik kıskançlık ‘’ vardır ki bu ta bir kıskançlık çılgınlığıdır. Bu kıskançlığın pençesinde olanlar tam bir tiran gibi davranırlar. Reaksiyonları temelli değildir. En küçük bir detay dahi çeşitli yorumlanmalara tabii olur. Bu davranış tarzı ihtiraslı bir psikozun eseridir. Kendine güven eksikliği hastalığına eşlik eden bir aldatılma ve terk edilme korkusudur bu durum. Willy Pasini bir başka patolojik kıskançlık türünü daha ortaya koymuştur. Bu alkolik kıskançlığıdır: ‘’ Ne yazık ki oldukça yaygındır, alkolle geçen yıllar karaciğeri mahvettiğinde ve erkeklik hormonları östrojene dönüştüğünde ortaya çıkar. Alkole esir olmuş birçok kişi, tam da bu nedenle eşlerini çok kıskanır; artık eşlerini tatmin edememekte ve onları başka bir erkek aramakla suçlamaktadırlar. ‘’

Hastalıklı Bir Kıskançlık Nasıl Anlaşılır ?

Büyük kıskançlıklar genellikle ölümcül çılgınlıklar yapabilecek paranoyaklardır. En ufak bir hareket, en küçük bir cümle kuşkulara, yorumlara, kontrol gereksinimine yol açar. Cepler karıştırılır, konuşmalar gizlice dinlenir, cep telefonları kurcalanır. Bu tür tipleri televizyonda Carole Bouquet’ye çılgınca aşık olan ve ona kan kusturan Michel Blanc tiplemesinin yer aldığı ‘’ İstediğinizi Öpün ‘’ filminde ve Claude Chabrol’ün bir filmi olan ‘’ Cehennem ‘’ de Emmanuelle Beart’a zulmeden François Cluzet örneğinde görmüştük.

Neden Kıskançlık Yaparız ?

Anne ile olan ilişkilerinden yola çıkarak bir ön açıklama yapabiliriz ki bu durum kişinin kendine olan güveni ile birlikte başkalarına karşı duyduğu güvenle de derinden ilgilidir. 8 aylık olana dek süt çocuğu annesiyle bir bütün oluşturduğuna emindir, bu onu tatmin eder ve kendisini güvende hissetmesini sağlar. Annesi onunla ilgili her şeyi bilmektedir, aç olduğunu, susadığını, üşüdüğünü, okşanma ihtiyacını,  kucak istediğini, şefkat talebini. Ancak bu küçük bebek annesinden farklı bir birey olduğunu anladığında hayatı bir süreliğine altüst olur. Psikologlar bunu 8. Ay üzüntüsü/kaygısı diye adlandırır. Terk edilme ve artık sevilmiyor olma endişesi başlar ve bu endişe kendisini yabancılara ve küçük aile çevresinin dışından olan kişilere karşı geliştirilen bir korkuyla gösterir. Şayet anne ve diğer yakınlar bebeği sarf edecekleri ihtimam ve gösterecekleri şefkatle güven ortamına geri döndüremezlerse, bebek yinelenen her terk edilme hissinde tekrar ortaya çıkacak bir hayal kırıklığı hissinin çevresinde kristalize olur. Bir erkek ya da kız kardeşin doğumunda ise bu duygu çok güçlü bir biçimde yeniden hayatiyet kazanır, çünkü aile onun gözleri önünde bir başkasına karşı sevgi gösterilerinde bulunmaktadır. Aynı bu şekilde birbirlerine aşık olan çiftler de, bir başkasına yönelmiş bir ilgiye şahit olduklarında köklerden gelen bu yarayı yeniden uyandırırlar.

Erkekler Daha Mı Kıskançtır ?

Her koşulda erkekler daha fazla tepki vermeye ve rahatsızlıklarını göstermeye daha meyillidir, buna karşın kadınlar daha ziyade konuyu bedenselleştirir ya da göz yumarlar, ancak bunu iki yönlü olarak yaparlar, yani ya açıklamalara izin verirler ya da ilişkiyi kopartıp atarlar. Erkekler sürekli biçimde erkekliklerini ispat etmenin peşindedirler ve eşleri tarafından aldatıldıklarında erkekliklerini tehdit altında hissederler. Freud’çu teori uyarınca erkekler Ödipus kompleksi açısından daha duyarlıdır. Şayet annelerinde vazgeçmezlerse, babaları tarafından ciddi bir cezaya çarptırılacaklarını düşünürler. Sembolik olarak iğdiş edilme cezası, bu da iktidarlarının kaybı anlamına gelir. Buna karşın kızlar bu tehdidi daha az yaşarlar.

Yorum yapın