Ömer Hayyam (1048-1131) Kimdir? Hayatı, Çalışma Alanları ve Eserleri Nelerdir ?

Photo of author

By Bilgio.Net

Ömer Hayyam (1048-1131) Kimdir? Hayatı, Çalışma Alanları ve Eserleri Nelerdir ?

Selçuklu döneminin önde gelen alimlerinden biriydi. İran’da doğmuştu. Özellikle matematik sahasında yaptıkları, İslam dünyasında bir çığır açmış olmasına karşın, asırlar sonra, ‘şarap, zevkü seva ve gününü gün etme’ gibi kavramlarla adının anılması, bu büyük beyin için ne büyük bir talihsizlik olmalı. Her ne ise, ‘’Herkesin Hayyam’ı kendine’’ deyip, İslam topraklarının yetiştirdiği bu önemli alimi, İranlı Gıyaseddin Ebu’l FethBin İbrahim El Hayyam’a dönelim.

Tüm dünyada kısaca Ömer Hayyam olarak tanınan bu keskin beyin, çadırcı bir babanın oğlu olarak dünyaya geldi. Soyadı da ‘’çadırcı ‘’ anlamına gelen Hayyam, belki babasının işini devralmayacak ama neredeyse yaşadığı toprakların üzerine bir bilim çadırı kuracaktı.

Yaşadığı dönemde, İbn-i Sina’dan sonra İslam topraklarından çıkan en büyük alim olarak resmedilen Hayyam, tıp, fizik, astronomi, cebir, geometri ve yüksek matematik gibi alanların altından girip üstünden çıkmış, ama ne yazık ki çalışmalarının büyük bir bölümünü yazılı olarak geride bırakmamıştı.

Peki daha sonra şairliğin gölgesinde kalacak olan bilim adamı kimliği ile diktiği çadırın altında neler vardı diyorsanız, sıkı durun. Zira neredeyse yok yoktu!

Ömer Hayyam Denklemlerin Altını Üstünü Getirdi

Bilimin bir çok alanında at koşturan Hayyam, bu iştahı ile ‘’ zamanının tüm bilgilerini bilen ‘’ sıfatı ile anılmış ve aralarında Risale fi’l Barehin ala Mesailü’l Cebir ve’l- Mukabele (Cebir ve geometri üzerine), Muhasar fi’ Tabiiyat (Fiziksel bilimler alanında bir özet), Muhtasar fi’l-Vücud (Varlıkla ilgili bilgi özeti), El-Kevnn ve’t Teklif (Oluş ve Görüşler), Mizan-ül Hikem (bilgelikler Ölçüsü), Ravzat-ül-ukul (akıllar bahçesi) ve Öklid’in teoremlerine cevap olarak yazdığı Fi Şerh-i ma eşkel men Mosaderhat-e Ketal-e Oklides olmak üzere, geride on kitap ve otuz monografi bırakmıştı. Özellikle bahsi geçen son kitabında Öklid’in kaldığı yerden sazı eline alarak, onun paralel doğrular teorisine katkıda bulunmuş, getirdiği yeni yorumla bugün Öklid dışı geometride kullanılan ‘’geniş, dar ve dik açı hipotezleri’’ ile ilgili biçimlere ulaşmıştı. Yine Öklid üzerine yaptığı çalışmalarda irrasyonel sayıların da tıpkı rasyonel sayılar gibi kullanılabileceğini kanıtlayarak, matematik tarhinde çığır açtığı da kabul edilir.

Hayyam’ınen büyük bilimsel çalışması ise Cebir Risaliyesi’ydi. On bölümden oluşan bu eserinde Hayyam, kübik denklemleri incelemiş ve bilim tarihinde bu denklemleri sınıflandıran ilk kişi olmuştu. Cebiri, sayılar ve geometri üzerindeki sır perdesini kaldıran araç olarak tanımlayan alim, 3. Dereceden 13 farklı denklem tanımlamış, bu denklemleri çoğunlukla geometri metot kullanarak çözmüş ve bunları gayet akılcı olarak seçtiği konikler üzerine inşa etmişti.

Denklemleri, köklerinin varlık koşullarına varıncaya kadar masaya yatıran Hayyam’ın, aynı zamanda Binom Teoremi’ni kullanan ilk kişi olduğu da iddia edilir. Bununla birlikte Pascal üçgeni kavramının ve Öklid geometrinin mimarının Hayyam olduğunu öne sürenler de yok değildir.

Yine de tüm bunlara rağmen, tabiri caiz ise, Hayyam’ı Hayyam yapan, Rubaiyat (Dörtlükler ) isimli eseri olacaktı. İlginçtir, şairliği asıl uğraşı olarak görmeyen, bilakis yaşamın hoşluğunu ve yaşamaktan aldığı keyfi göstermenin bir yolu olarak gören Hayyam, bugün bile gözde olan rubailerinin hakkını öylesine vermiş ki, kaleme aldığı iki yüz civarındaki rubai ile doğu edebiyatının küçük parçalarından, 4 satırlı ve kendine özgü aruz kalıpları olan bir şiir türü olarak kabul edilen rubailerin kurucusu olarak kabul edilecekti. Batı’da ise İngiliz şair Edward Fitzgerald’ın başarılı çevirileri ile ün yapan Hayyam, ilk çevirinin 1859’dqa Londra’da yayınlanmasıyla birlikte edebiyat dünyasına bomba gibi düşmüş, birçok batı şehrinde çevirileri yayınlanmış ve hatta Londra’da, girişinde kendisine ait dörlüklerin bulunduğu bir Hayyam Kulübü de kurulmuştu.

Siyasete Hayır, Bilime Evet

Adını bilim dünyasına geçiren Cebir Risalesi’ni İslam dünyasının bilim merkezlerinden Semerkant’a kaleme alan alimimiz, İslam tarihinin önemli isimlerinden, ünlü devlet adamı Nizamülmülk ve kurduğu suiskast timi ile meşhur olacak olan Hasan Sabbah ile de tanışmıştı. Reşidüddin, Cam-üt-Tevarih isimli eserinde bu üçlünün okul arkadaşı olduğunu öne sürer. Dönemin ünlü hakanı Melikşah’ın gözde veziri Nizamülmülk, Hayyam’daki bilgeliği fark ederek, kendisine devlet işlerinde rol almayı teklif etse de, Hayyam, bilimi siyaset karıştırmamakla kararlıdır, teklifi nazikçe reddeder.

Bununla birlikte Hayyam, sultanın siyasetinden uzak durmuş olsa da, takvim ile ilgili çalışmalarına başkanlık etme fikrine hayır dememişti. Öyle bir takvim yaptı ki, ‘’Ömer Hayyam Takvimi’’ olarak tarihe geçen bu çalışması (ki günümüzde Celali Takvimi olarak bilinir) 5 bin yılda bir gün hata verirken, bugün kullandığımız Rumi takvimi ise 3 bin 330 yılda bir gün hata veriyor. Büyük ustanın neredeyse asırlar önce günümüz sistemini yakalamasına ramak kalmış.

Hayyam, takvimi ile sadece gün ve ay gibi klasik takvim unsurlarını tespit etmekle kalmamış, aynı zamanda mevsime göre yaşanacak iklim değişikliklerini de büyük bir isabetle tahmin etmişti. Ortadoğu ve Bizans’ta çok uzun süre kullanılacak olan bu takvimi için Hayyam, o ünlü rubailerinden birinde şöyle diyordu;

Ah, diyor ki benim hesaplamalarım

Yılı insan pusulasına uydurdu, ha?

Eğer öyleyse takvimden

Doğmamış yarım ve ölü dünü koparalım.

Ömer Hayyam Ateist Miydi?

Her ne kadar çağdaşı diğer alimler gibi sıkı bir İslami eğim alsa da, Hayyam’ın din ile ilişkisi her zaman mesafeli oldu. İnanç yerine insan sevgisini ikame etmiş pozitivist bir şairdi de diyebiliriz. Bununla birlikte Hayyam için ateist idi, demek de çok iddialı bir yaklaşım olabilir. Zira şair, dörlüklerinde ima ettiği üzere mutlak bir yaratıcı fikrini inkar etmemekle birlikte, insan şartlarına şüpheci yaklaşımı ile dikkat çekmiştir. Rubailerini inceleyen de, Hayyam’ın;

Rahmetin var, günah işlemekten korkmam;

Azığım senden, yolda çaresiz kalmam;

Mahşerde lütfunla ak pak olursa yüzüm

Defterim kara yazılmış olsun, aldırmam.

Hak er geç cimrilerin hakkından gelir;

Cehennem ateşleri onlar içindir.

Ne der, dili inciler saçan Muhammed:

Cömert gavur, cimri Müslüman’dan yeğdir.

Satırlarında şairin, Yaradnı kabul etmekle birlikte, kitaba uygun davranmayan Müslümanlara olan kızgınlığını yansıttığını, buradan hareketle de gündelik hayatında dini pratikler ile arasına mesafe koyduğunu öngörebiliriz.

Bilim ile şairlik arasında savrularak benliğini bulamamakla eleştirilmiş, ‘’zevkü sefa meraklısı’’ ile ‘’dahilik’’ arasında gidip gelmiş ve yaşadığı dönemde bilime yaptığı katkılarla sivrilmiş olsa da, Doğu edebiyatının en doyumsuz örneklerini sergilediği rubaileri Hayyam’ı, İslam dünyasının en büyük şairlerinden biri yapmış, eserlerinin çevirisiyle birlikte bu ünü, tüm edebiyat dünyasına yayılmakta gecikmemiştir. Hayyam’ın şair kimliği zihinlerde nakşolmuş olsa da, bilim dünyasındaki katkıları ile çağını aşan bir düşünce insanı olduğu gerçeği değişmeyecek.

Yorum yapın