Talas Savaşı Nedir? Nedenleri, Sonuçları ve Tarihi Nedir?

Photo of author

By Bilgio.Net

Talas Savaşı Nedir? Nedenleri, Sonuçları ve Tarihi Nedir?

Dört Halife Devri’nden sonra iktidar, Emeviler’e geçmişti. Daha sonra da Abbasiler Dönemi başlamış ve Abbasiler bu dönemde Batı Türkistan’da yeni bir siyasi ve askeri güçle, Çinlilerle Türkler arasında nüfuz mücadelesine sahne oluyordu. Bu sırada Orta Asya’da Göktürk Devleti yıkılmış (743) ve Türgişler zayıflamış olduğundan, Çinlilere karşı durabilecek ciddi bir güç yoktu. İslam orduları Maveraünnehr’i fethe giriştiğinde, II. Göktürk Devleti en güçlü devrini yaşıyor ve Kapağan Kağan’ın (691-717) Çin’e yaptığı seferlerle Batı Türkistan’daki Çinliler yenilgiye uğruyordu. Fakat Kuteybe bin Müslim’in Maveraünnehr’i fethi ve Batı Türkistan’a akınlar yapması, bu ülkenin siyasi manzarasında önemli değişikliklerin meydana gelmesine sebep olacaktı.

Türklerin Soğdların İslamiyete girişleri başlangıçta zor olmuştu. II. Göktürk Devleti’nin zayıflaması ve Maveraünnehr beylerinin Arap hakimiyetini tanımak zorunda kalmaları üzerine, Türgiş Devleti Araplara karşı askeri harehata girişmişse de, sonuç alamamıştı. Bu gelişmeler, Türkleri bu yeni güce karşı Çin’den yardım istemeye mecbur etmişti.

Talas Savaşı’nın Nedenleri ve Sebepleri Nelerdir?

Maveraünnehr ve Batı Türkistan’da Türk-Arap mücadelesinin devam ettiği sıralarda Çin’de, Tang hanedanlığına (618-906) mensup, hanedanın en kudretli isimlerinden İmparator Hiuan Tsang ( 713-755) hüküm sürüyordu. Bu arada Fergana İhşidi, 712’de Fergana’nın Müslümanlar tarafından alınması üzerine Kuça’ya sığınmış ve Çin’in egemenliğini kabul etmek şartıyla eski makamına iadesini istemişti. 175’te Kureybe’nin ölümünden hemen sonra Çin generali Çang Hiao Song, Fergana’ya gelerek Araplar tarafından tayin edilen hükümdarı tahttan indirmiş, yerine bir öncekini geçirmişti. Tahta Arapların yardımıyla geçmiş olmasına rağmen Buhara hükümdarı Tugşada, 718-719’da Çin egemenliğini kabul etmekte gecikmeyecekti.

Çin’in yardımını sağlamak üzere de, 726 yılında kardeşi Arslan’ı Hiyüan-t song’un sarayına göndererek, Araplara karşı yardım istedi. İslam devletinin tabiiyetini kabul etmek suretiyle tahtını muhafaza edebilen Semerkant İhşidi Guzek de, 719’da ve 731’de bölgenin yeni hakimlerine karşı Çin’den yardım talep etmişti. Toharistan Yabgusu’da 719 ve 727 senelerinde Çin’in desteğini sağlamak için Teş adındaki hükümdar naibini Çin İmparatoru’na elçi olarak göndermişti.

Bu arada Eşres bin Abdullah Es-Sülemi’in Aşağı Türkistan’daki İslamlaştırma faaliyetleri sırasında Semerkant ve civarındaki halk, cizyeden muaf tutulmak kaydıyla İslam’a davet edilmiş ve halk bu çağrıya olumlu cevap vermişti. Guzek ise, Eşres’e mektup yazmış, kitle halindeki Müslümanlaştırmadan dolay haraç vergisinin kesildiğinden bahsedip, bağımsızlığını geri alma çabasına girişmişti. Fakat Eşres’in Türkler üzerindeki siyaseti başarısızlıkla sonuçlanmış, Müslüman olsun olmasın Aşağı Türkistan ahalisi bu dönemde toptan cizye ve haraç ödemek zorunda kalmıştı.

Türk kabileleri, Göktürklerden sonra Sulu Hakan’ın idaresinde Türgiş Devleti’nin çatısında birleşmişti. Aşağı Türkistan ahalisi, Arap ordularına karşı Türgiş Hakanı’nı yardımı çağırmıştı.

Sulu Hakan ordusunu buy bölgeye sevk etmiş, zaten baş kaldırmış olan yerli halka yardım etmek üzere Kur-Sul komutasındaki orduyu 720 yılında Semerkant’a göndermişti. Bu arada Sarı Türgişlerle devletin başına geçen Kur-Sul’un mensup olduğu aile arasında mücadele başlamıştı. Devlet bu mücadele yüzünden güç kaybetmiş, bölgede büyük bir otorite boşluğu meydana gelmişti. Dahili bir darbe yaşanmış, Çinlilerin da müdahil olmasıyla Sulu Hakan, komutanlarından Kur-Sul tarafından öldürülmüş ve bu durum Aşağı Türkistan’ı iyiden iyiye sarsmıştı.

Çinlilerse Araplara karşı Türkleri tutmayı yerinde bulmuşlardı. Çin kaynakları  Kur-Sul’un bü büyük darbeyi çok yakın arkadaşı Toumo-Tou ile birlikte gerçekleştirdiğini söyler. Aynı zamanda Göktürk Kitabeleri’nde de bu öldürme hadisesi ve savaş anlatılır. On iki yıl kadar devam eden mücadele devri, Nasr bin Seyyar’ın Türgiş Hakanı Kur-Sul’u 738’de öldürmesi üzerine sona erer.

Araplar, Türkler arasındaki mücadeleden faydalanarak, ilerlemelerini sürdürür. Kur-Sul’un Nasr bin Seyyar tarafından öldürülmesi ve binlerce Türk’ün esi alınarak ele geçirilmesi tepkiyi daha çok arttırır. Fakat ardı ardına gelişen bu olaylar, Türklerin Müslümanlaşması açısından bir dönüm noktası olur.

Nasr, Aşağı Türkistan’da otoritesini sağlayacak önlemler alınca bundan faydalanma isteyen Müslüman Araplar harekete geçer. Çinliler de Batı Türkistan konusundaki hedeflerini hayata geçirmek için hareketlenirler. Çin imparatoru, topraklarını yaymak isteği ile Soğdak ülkesine ve Baktriya’ya bir ordu gönderir, ancak Emeviler ile açıkça mücadeleye girmekte tereddüt eder. Semerkant, Buhara ve Kunduz’daki Müslüman egemenliğini kırmak için tek çare olarak görülen savaş, Çang-ngan ile Halife’nin ordusunun çarpışacağı 751’e dek gerçekleşmez.

Bu arada İmparator Hiyüan-tsong, şeref beratları göndererek Soğdaklıların ve Toharilerin direnişini cesaretlendirir. Çin İmparatoru’nun Türk bölgelerinin Arap hakimiyetine girmesine göz yummasının sebepleri arasında, kendisine daha yakın bölgeler olan Kansu ve Tarım’da Tibetliler gibi bir düşmanla mücadele etmek zorunda kalmış olması da vardır. Kuça Valisi Kao Sien-çe,  defalarca Tibetliler üzerine sefer yapar, en son 750’de Pamir’in batısına yaptığı iki sefer, Tang hanedanı döneminde Çin’i Orta Asya’daki gücüne işaret eder. O tarihte Çin, bütün Tarım havzasının, İli havzasının, Isık-kul bölgesinin ve Taşkent’in hakimi durumundadır. Pamir vadilerine hükmeder, Toharistan, Kabul ve Kaşmir’i himayesi altında tutar. Vali Kao Sien-çe, Kuça’daki merkezinde adeta kral gibi yaşıyordur. Çin ordularını bu kadar uzaklara gönderen vali yüzünden, Çin’i zorlayan şartlar ortaya çıkmaya başlayacaktır. Kendisinden talep edilen yardım isteklerine önceleri olumlu cevap vermeyip, harekete geçmeyen İmparator, nihayet beklenen zamanın geldiğine karar verir. Bunun üzerine Çinliler 747 yılında büyük bir orduyla batıya doğru hareket eder.

Talas Savaşı’nın Önemi ve Özelliği Nedir?

Çin kaynaklarında Talas Savaşı’nın sebebi olarak Taşkent hükümdarının Çin ile yaptığı antlaşmanın şartlarına uymaması gösterilir. Fakat Taşkent seferi, Çin’in batıya doğru genişleme siyasetinin bir devamı şeklinde görülmelidir. Çin’in ilk hedef olarak Taşkent’i seçmesi de tesadüf değildir. Batı Türkistan’ın siyasi durumunu göz önüne aldıklarında, Göktürk şehzadelerinin halim olduğu Taşkent’i tehlike olarak görüyorlardı. Batı Türkistan’ın geleceğini yakından etkileyecek bu seferde, Çin ordularına Kuça valisi Kao Sien-çe kumanda ediyordu. Sonuçta Müslümanlarla Çinliler karşı karşıya gelecekti.

O günlerde şartları değiştiren bazı gelişmeler de yaşanmıştı; Taşkent’in Türk Hükümdarı Bagatur Tudun, çok defa Çin İmparatoruna hürmetlerini iletmişti. Bu duruma rağmen 750 yılında Kuça’da Vali Kao-Sein-çe kendisine iyi muhafızlık yapmadığı ithamında bulunarak Taşkent’e sefer düzenlemiş, Tidun’un kafasını vurdurmuş, hazinesine el koymuştu. Bu şiddet gösteri Türklerin ayaklanmasına neden oldu. Katledilen Tudun’un oğlu, Balkaş’ın doğu ucundan İrtiş’e kadar, Tarbagatay ve Unungu nehirleri üzerinde yaşayan Karluk Türklerinin ve Soğdak ülkesindeki Arap askerlerinin desteğini sağlamıştı. Çinlilerin geçtikleri bölgelerdeki sert tutumları ve Taşkent Bei Bagatur Tudun’u öldürmeleri, Türkleri bu defa Çinlilere karşı Müslümanlardan yardım istemeye sevk etmişti. Bu gelişme, bir dönüm nokası oldu. Bunun üzerine Horasan Valisi Ebu Müslim, Ziyad bin Salih komutasında güçlü bir orduyu Çinlilere karşı gönderdi. Buhara’da bir ayaklanmayı bastırıp dönen Ziyad bin Salih, güneyden; Karluklar, kuzeyden harekete geçti. Siyasi birlikten yoksun olan Türkler, Çin kuvvetleriyle tek başlarına mücadele edemeyeceklerini bildikleri için, Çin üzerine bir sefer düzenlemek eğiliminde olduğu anlaşılan Ebu Müslim’i Kuça, Karaşar, Hotan ve Kaşgar’ın işgaline ikna etmişlerdi.

Bunu haber alan Çinliler, 70 bin kişilik bir orduyla soluğu Arapların, Taraz, Çinlilerin Ta-lo-se dedikleri Talas yakınlarında aldı. Çin ve Müslüman  kuvvetleri 751 yılının Temmuz ayında Talas yakınında karşı karşıya geldi. Beş gün süren savaş, Göktürklerin bir boyu olan Karlukların arkadan taarruz etmeleri ile Çinliler için büyük bir hezimetle son buldu. 70 bin kişilik Çin birliklerinin büyük bir kısmı savaş meydanında öldürülmüş, 20 bin kadarı esir olarak Müslümanların eline geçmiş, Kao Sien-çe ise son anda canını kurtarıp birkaç adamıyla kaçmıştı.

Talas, sıradan bir savaşı değil, bilakis Türk ve İslam ordularının birlikte, Çinlilere karşı verdiği bir meydan savaşıydı. İslamiyet’i henüz etmeyen Türklerin, Orta Asya’da İslam dinini tanıtıp yayan Araplarla birlikte, Çinlilere karşı, Talas’ta yaptıkları bu savaş, sebep ve sonuçları bakımından çok önemlidir. Rus tarihçi Wilhelm Barthold, bu tarihi günün Orta Asya’nın Çinleşeceğini gösterdiği bir anda, ülke İslamlaşmaya başlamıştır.

Talas Savaşı’nın Sonuçları Nelerdir?

Talas’ın Türk –İslam ve dünya tarihi açısından önemli sonuçları olmuştur. Hunlardan itibaren her fırsatta Türkistan’a nüfuz ederek Türkler üzerinde hakimiyet kurmaya çalışan Çin, yıllarca süren karşılıklı mücadeleden sonra Batı Türkistan üzerindeki siyasi emellerinden vazgeçmek zorunda kalmıştır. Bunda Talas yenilgisinin yanı sıra muhtelif sebepler de etkili olmuşsa da, önemli olan husus, artık Batı Türkistan için Çin tehlikesinin ortadan kalkmasıdır. Çinliler, Talas yenilgisinden sonra 20, yüzyıla kadar, Tanrı Dağları’nın batısına geçemeyecektir.

Savaştan önce Batı Türkistan’da siyasi bakımdan sarsılmış olan Türk nüfusu, Talas Savaşı sonrası yeniden kurulmuştur. Savaşın Çin aleyhine sonuçlanmasında yol oynayan Karluklar, Göktürk ve Turgiş Devleti’nin yıkılması üzerine bölgenin en kuvvetli unsuru olarak Türk birliğini sağlamak amacıyla harekete geçtiler. Karluklar, hakimiyetlerini İli bölgesine, Balkaş’ın güneyine ve ışık-kul’un kuzeyine yaydılar; Göktürklerin eski hükümdarlık merkezleri, Karlukların eline geçti. Talas Zaferi’nden on beş yıl sonra, 766’da, Tanrı Dağları kbatısında ve Çu Irmağı boylarında müstakil bir Türk devleti kuruldu.

Pamir çevresi ve Tanrı dağları’na kadar olan saha, Arap idaresi altına girdi, halkı da Müslüman oldu. Arap-İslam hakimiyeti tam manasıyla bu savaştan sonra kurulabildi. Kamlık (Şamanlık ) Buda ve Mani dinlerine mensup yerli ve göçebe Türklerle Müslümanlar arasında, serbest ticaret, dostluk ve iyi münasebetler başladı.  Türkler, Müslümanlarla tanışıp, İslam dinini yakından tanıma imkanına kavuştular.

Sasani Devleti’nin yıkılmasından sonra birbirleriyle temasa geçen Türkler ile Araplar arasındaki ilişkiler, karşılıklı mücadeleler biçiminde sürmüş ve yarım asırdan fazla bir süre aynı şekilde devam etmişti. Bu sebeple İslam dini, Türkler arasında fazla yayılamamıştı. Türk-Arap münasebetleri bakımından bir dönüm noktası olmuştur. Yarım asırdır devam eden kanlı mücadeleler, bu tarihten itibaren yerini sulha ve dostça münasebetlere bırakmıştır. Böylece İslam dini Türkler tarafından benimsenmeye başlamıştır. Talas Savaşı’nın en önemli neticesi, İslam dininin Türkler arasında yayılmasını sağlamış olmasıdır.

Öte yandan Talas Savaşı, dünya kültür tarihi bakımından da büyük gelişmelere zemin hazırladı. Bu savaş sonunda Semerkant’a sürülen binlerce Çin ve Uygur esiri, medeniyet tarihinin yeni bir bahsini açmaya vesile oldu. Çin’de keten ve kenevirden yapılan kağıt, bu savaş sırasında Müslümanlara esir düşen Çinliler vasıtasıyla Çin’in dışında ilk defa Semerkant’a imal edilmeye başlandı. daha sonraları kağıt imalatı, İslam Devleti’nin batı ucunu teşkil eden Sicilya ve İspanya yoluyla Avrupa’ya da ulaştı.

Yorum yapın