Cep Telefonunuz Neden Çekmiyor?

Photo of author

By Bilgio.Net

Cep Telefonunuz Neden Çekmiyor?

Cep telefonlarının sayısı son birkaç yılda büyük bir hızla arttı. Portatif bir telefon ve mesajlaşma donanımına sahip olmak, güçlü bir internet erişimi terminali, yüksek kaliteli bir dijital kamera, taşınabilir oyun konsolu, müzik çalar ve her yerde izleyebileceğiniz yüksek çözünürlüklü bir televizyona sahip olmak anlamına geliyor. Telefonların daha yetenekli, güçlü ve yaygın hale gelmesiyle iletişim ağının onlara ayak uydurması zorlaşıyor. Bazen tek istediğimiz biri aramak ya da hızlıca bir e-posta göndermek olsa da telefonunuz evinizin ya da ofisinizin bazı yerlerinde çekmiyor. Şehir merkezinin dışına çıkmaya yeltendiğinizde telefonunuz yine çekmeyebiliyor ya da çekse dahi oldukça yavaş bir 2G bağlantısı söz konusu oluyor. Peki kablosuz ağlar neden telefonlardaki gelişmenin gerisinde kalıyor?

Bir kısmı teknik bakımdan açıklanabilir. Ses merkezli 2G ağları üzerinden gönderilen sinyallerin kapsama alanı, bina içinde, bilgi merkezli 3G ağları üzerinden gönderilenlerden daha güçlü ve geniş oluyor. Bunun nedeni pek çok ülkede 3G sinyalleri genellikle 2100 MHz bandında gönderilirken, 2G sinyallerinin 900 MHz ve 1800 MHz frekans bantlarını kullanması. Daha yüksek frekanslarda gönderilen sinyaller ise uzak mesafelere erişemiyor ve duvarları aşamıyor. Bu bir açıdan tamamen kötü bir şey değil. 3G sinyallerinin yayılma alanının kısalığı, ağların kapasiteyi artıran daha küçük hücrelerden daha fazla kullanılarak, inşa edebileceği anlamına geliyor. Ancak bir 3G baz istasyonuna yakın değilseniz, sadece 2G sinyali alırsınız. 3G ağları hız ve kapasite bakımından daha iyidir ama kapsama alanı bakımından daha kötüdür.

Ekonomik nedenler de mevcut tabii. İnsanlar, her yıl ya da yılda iki kez telefonlarını yenilemeye meyillidir. Bu neden telefonların devir hızı oldukça yüksek. Aynı zamanda yeni özellikler hemen benimsenebiliyor.

Oysa bir ağı bir üst seviyeye çıkarmak, yıllar alan ve milyar dolarlar gerektiren çok yüksek maliyetli bir süreç. Yeni merkezler edinildikçe, buralara baz istasyonları ve antenler dikilecek ve bunları ana ağa bağlamak için taşıyıcı bağlantılar kurulacak. Masraflar göz önünde bulundurulsa, operatörler en çok ihtiyaç duyulan ve en fazla sayıda insanın yararlanabileceği yerlerin kapasitesini arttıracak. Bu da uygulamada öncelikli olarak şehir ve ulaşım merkezlerindeki, arkasından da banliyölerdeki kalitenin arttırılması anlamına geliyor. Kırsal bölgelerde kullanıcıların yoğunluğu yapılan harcamaya değecek seviyede olmadığından, buralarda yarım yamalak bir kapsama alanı ve cızırtılı ağ bağlantıları hüküm sürecek. Bu bölgeleri umursamayan ağ operatörleri, n kötü ağı inşa ederek paçayı kurtaracak.

Faaliyet alanı sayısında gelişme olması iyi haber. Çoğu ülkede 2G spektrumunun alçak frekansı, 3G için yeniden düzenleniyor. Bu da 3G sinyallerinin daha uzak mesafelere ulaşmasını sağlayacak. Daha geniş kapsama alanı sağlamak için 700 MHz ve 800 MHz hızındaki sinyalleri kullanan yeni 4G şebekeleri bir dizi frekans bandında etkin durumda. ( Bu da 3G sinyali alamadığınız yerlerde neden 4G sinyaliyle karşılaştığınızı açıklıyor.) Bazı ülkelerde fazladan bir düşük bant spektrumu kullanıma sunuluyor. Örneğin ABD’de 600 MHz spektrum arttırılıyor. Sonuç olarak picocell ve femtocell olarak adlandırılan ve bina içi hücresel kapsama alanı sağlayan küçük hücreli baz istasyonlarında yaygınlaşıyor. Ancak çok zengin ya da çok zayıf olmanın zorlukları gibi, yeteri kadar hızlı kablosuz kapsama alanına sahip olmak da imkansız. Bu yüzdendir ki, akıllı telefon kullanıcıları hep daha fazlasını istemeye devam edecek.

Yorum yapın