Arı Nüfusu Neden Azalıyor? Arıların Ölmesi Ne Gibi Sonuçlar Getirir?

Photo of author

By Bilgio.Net

Arı Nüfusu Neden Azalıyor? Arıların Ölmesi Ne Gibi Sonuçlar Getirir?

Arı ölümlerine dair haberler son yıllarda sık duyulur oldu ve bu çok endişe verici. Küresel gıda üretimi sisteminin ayrılmaz bir parçası olan ve çiçekli bitkilerden elde edilen polenler, arılar tarafından taşınıyor. Ancak arıların dağılımını gösteren tablolarda sayılarında azalma olduğu ve nesillerinin büyük çapta tükendiği görülüyor. Balarısı kovanlarında büyük miktarlarda ölümler ya da ayrılmalar olduğu belirtiliyor ve buna ‘’ koloni çöküş sendromu ‘’ adı veriliyor. Evet, arılar ölüyor, peki neden ölüyorlar ve bunun ne gibi sonuçları olabilir?

Tehlikedeki alan bazen yanlış ifade edilebiliyor. Tükettiğimiz gıdanın ağırlık olarak üçte ikisi, böcekler vasıtasıyla değil, rüzgar vasıtasıyla gerçekleşen tozlaşma sonucunda oluşan pirinç, buğday ve mısır gibi temel gıda ürünlerinden meydana geliyor. Geri kalan üçte biri ise sebze ve meyveler, kuruyemişler, çeşitli otlar ve baharatlar, kahve ve çikolata gibi böcekler vasıtasıyla gerçekleşen tozlaşmadan üretilen besin öğelerini içeriyor. Arılar en büyük polen taşıyıcı olmasına karşın, onların tek tip olduğuna dair yanlış bir kanı mevcut. Gerçekte 20,000 kadar arı türü var ancak bunların sadece bir kısmı ‘’ balarısı ‘’. Kovanlarda yetiştirilen balarıları ise tozlaştırdıkları ürünler gibi satılan, ticarete konu bir arı türü. Geri kalanı ise yabanarısı türlerinden oluşuyor. Balarılarıyla yabanarıları arasındaki denge çeşitlilik gösterse de küresel bakımdan tozlaşmanın büyük kısmı yabanarılarınca gerçekleştiriliyor ve işin çoğu sadece birkaç tür arı tarafından yapılıyor ( 2015 yılında Nature ismiyle yayımlanan bir çalışma, tozlaşmanın % 80’inin arı türlerinden sadece % 2’si tarafından gerçekleştirildiğini belirtiyor. ). Bu nedenle balarılarının sayısının azalması, arılar vasıtasıyla gerçekleştirilen tozlaşmanın risk altında olduğunu göstermiyor. Öte yandan, badem gibi bazı ürünlerin yoğun tarımı tamamen balarılarına bağlı çünkü işi eksiksiz biçimde ve tam vaktinde gerçekleştirebilecek miktarda yabanarısı bulunmuyor.

Yoğun tarım, arı popülasyonlarının üç farklı ama birbiriyle ilişkili zorlu görevine zemin oluşturuyor. Birincisi, dünya genelinde arıların beslenebileceği az miktarda ekilmemiş alan olması. Tarıma elverişli araziler, endüstri bitkileri ekimi dışında her şeyden mahrum bırakılıyor ve çiçek açmadığında ürün de elde edilemiyor. Pek çok gelişmiş bölgede arıların serbestçe dolaşabileceği alan bulunmuyor. İkinci sorun ise balarısı hastalıklarının salgın olması. Kovanlar dünyanın her yerine taşınırken bakteriler, mantarlar ve koloni çöküş sendromunun en potansiyel sebebi olarak görülen varroa gibi parazitler de onlarla birlikte taşnıyor. Bunlar belli başlı balarısı türleriyle ilişkili olsa da bazıları tür engelini aşıp yabanarılarını risk altında bırakabiliyor. Üçüncü sorun da yoğun tarımın pek çok mantar ilacı, zararlı ot öldürücü ve haşere ilacı kullanımını gerektiriyor olması. Yakın zamanda neonicotinoid adı verilen yeni nesil haşere ilaçları eleştiri oklarını üzerine çekti. Kimyasal ilaçlarla ilgili incelemeler kafa karıştırıcı olmasına karşın, belli dozlarda ve standart tarım ilaçlarıyla karıştırılarak kullanılan neonicotinoid’lerin arılar için zararlı ve hatta öldürücü olabileceği çok açık.

Arılara yönelik tehdidin, bu etkenlerle karşılıklı etkileşimde olduğu söylenebilir. Son araştırmalarda, az miktarda neonicotinoid’in bile Avrupa’daki balarılarında ortaya çıkan zararsız bir viral enfeksiyonu ölümcül bir enfeksiyona dönüştürdüğünü tespit edildi. Tarım ilaçlarının arılar üzerindeki etkileri teker teker incelendi ancak arıların maruz kaldığı çeşitli kombinasyonlar gözden kaçırıldı. Doğal yaşam alanının kaybı ve gıda kıtlığı sonucu zayıflayan arı popülasyonları, diğer tüm türler gibi pek çok tehdide karşı hassas. Bir kısım toprağı vahşi yaşam alanına dönüştürmek bir çözüm olabilir. Bunu yapan çiftçileri ödüllendirmeye yönelik bazı tasarılar yürürlüğe konuluyor. Balarısı kovanlarının serbest taşınmasına yönelik sınırlamalar getirmenin, patojen ve parazitlerin yayılmasını engellemeye faydası olabilir. ancak hangi sorun kombinasyonunda hangi kovan ve bölgenin sorumlu tutulacağı ya da herhangi birinin dünya genelindeki kayıplardan sorumlu tutulup tutulmayacağı konusu, bu çetrefilli etkileşimi çözmek için daha fazla çalışma yapılana kadar gizemli kalacak. Söz konusu varlıkların büyük çoğunluğu serbest dolaştığından, bu pek de kolay bir iş değil.

Yorum yapın