Bedir Savaşı Nedir? Bedir Savaşı’nın Nedenleri ve Sonuçları Nelerdir?

Photo of author

By Bilgio.Net

Bedir Savaşı Nedir?  Bedir Savaşı’nın Nedenleri ve Sonuçları Nelerdir?

Bedir Savaşı, İslamiyet’in doğduğu yıllarda Müslümanların en önemli savaşı olmuştur. İslam’ın gelişmesinde en etkili Peygamber gazvelerinden birisi, Bedir Savaşı’dır. Bedir Savaşı, Hicret’in 2. Yılında, Ramazan’ın 17. Gününde başlamıştır. ( 13 Mart 624)

Savaşın yapıldığı yer, Medine ile Mekke arasındaki bir kuyunun yanıydı. Burası, Bedir adında bir kişiye ait olduğu için onun ismi ile anılmıştı. Müslümanlara Hicret’ten önce savaş izni verilmemişti. Nitekim Müslümanlar ne zaman kendilerine yapılan zulüm ve işkencelere karşı koymak ve zulmedenlerden öç almak isteseler, Hz. Muhammed ‘’ Bana savaş emredilmedi ‘’ diyerek onları sabırlı olmaya ve Allah’ın bu husustaki emrini beklemeye davet ediyordu.

Bedir Savaşı, Medine’ye hicretin doğal bir sonucu olarak görülebilir. Çünkü Kureyşliler, Medine’yi basıp Hz. Muhammed’i öldürmek, Müslümanlığı ortadan kaldırmak için girişimde bulunuyordu. Fakat Hz. Muhammed, kurulan tuzaktan kurtulmuş ve Medine’ye hicret etmeyi başarmıştı. Hz. Peygamber’in çevresinde genişlemeye başlayan İslamiyet, Kureyş’in putlarını olduğu kadar Mekke ile Sam arasında gidip gelen ticaret kervanlarını tehdit ediyordu. Kureyş ısrarla, din ve iktisadi hayatını tehdit eden İslamiyet’in gelişmesini durdurmak, yok etmek istiyordu. Bunun çaresini savaşta bulmuştu.

Bedir Savaşı’nın Nedenleri ve Sebepleri Nelerdir?

Kureyşliler yapılacak savaş için hazırlıklara başlamışlardı. Savaşın masraflarını karşılamak üzere, Ebü Süfyan’ın başkanlığında büyük bir ticaret kervanını Medine yolu ile Şam’a göndermişlerdi. İnbü’l-Esir’de bu savaşın sebebi, Hadrami b. Amir’in öldürülmesi ve epeyce mala sahip olan ve 30-40 kişiden oluşan bu Kureyş kervanının Şam tarafından gelmesi şeklinde izah edilir. Ebü Süfyan, Müslümanların üzerlerine geldiğini duyunca, Mekke’ye haber gönderip savaş için hazırlanılmasını istemişti. Bunlar Bedir Savaşı’na giden yolda Kureyşliler açısından görünen sebeplerdi. Kendilerini korumak için bütün anlaşma kapılarının kapandığını gören Müslümanlar, güvenliklerini sağlamak için geriye tek yol kaldığını gördüler; kuvvet kullanmak yani savaşmak.

Hz. Muhammed, gönderdiği keşif birlikleri vasıtasıyla Mekke’de olup bitenleri, yapılan hazırlıkları öğrenmişti. Mekkeliler tarafından Sueriye’ye gönderilen Ebu Süfyan’ın idaresindeki ticaret kervanından elde edilecek kazanç, yapılacak savaş için kullanılacaktı. Amaç, hem Kureyş’e bir kuvvet gösterisinde bulunmak hem de Mekke’den Medine’ye hicret ettikten  sonra Kureyş tarafından el konulan malların karşılığını almaktı. Çünkü daha önce Kureyşliler, hicret eden Müslümanların mallarına el koymuşlardı.

Bu sebepler, Hz. Muhammed’i söz konusu kervanı takip etmek zorunda bırakmıştı. Ancak  Ebu Süfyan, yolunu değiştirip Kızıldeniz sahilinden Mekke’ye gitmiş ve kervanı kurtarmayı başarmıştı. Kervanın dönüşünü haber alan Hz. Muhammed, Ramazan’ın 12’inci günü, Abdullah b. Ümmi Mektum’u imam olarak bırakıp, toplanan kuvvetlerle birlikte Medine’den yola çıktı. Muhacir ve ensardan 84, el-Evs’den 61, el-Hazrec’ten 170 kişi olmak üzere, Müslüman ordusu 315 kişiden oluşuyordu. Daha sonra 8 kişi mazeretleri sebebiyle izin alınca, 305 kişi kaldılar. 6 zırh, 8 kılıç, 3 ar ve 70 develeri vardı. Binekler hepsine yetmediği için develere nöbetleşe biniyorlardı. Aylardan beri savaş hazırlığında olan Mekkeliler ise, Ebu Cehil’in komutasında 950-1000 kişilik bir ordu ile hareket ettiler. Ebu Leheb’den başka Kureyş’in bütün ileri  gelenlerinin katıldığı bu ordunun 100 atı ve 700 devesi vardı. Zırh, ok, mızrak, kılıç gibi her türlü savaş alet ve silahları tamamdı. Ebu Leheb, hastalığı sebebiyle sefere katılamamış, yerine bedel olarak 4 bin dirhem verdiği el-Mugire’yi göndermişti.

Müslüman ordusuyla Kureyş ordusu, ekonomik güç, nüfus ve silah bakımından eşit değildi. Kureyş, putperestliğe isyan eden Müslümanlara karşı bütün Arapları birleşmeye çağırıyordu. Yolda, es-Safra yakınlarındaki Zefiran vadisinde Kureyş’in büyük bir ordu ile Medine’ye  oğru yürümekte olduğunu haber alan Hz. Muhammed, durumu Müslümanlara anlatarak, ‘’ Kureyş, Mekke’den yola çıkmış, üzerimize doğru geliyor, kervanı mı takip edelim, yoksa Kureyş ordusunu mu karşılayalım ? Bana görüşlerini bildiriniz. ‘’ dedi. Medine’den savaş hazırlığı ile çıkılmadığı için, çoğunluk kervanın takibini istiyordu. Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer ise, Kureyş ordusuna karşı çıkmanın daha uygun olacağını savundular. Hz. Peygamber, bu konuda ensarın düşüncesini de öğrenmek istiyordu. İlk Müslümanlardan Mikdad b. Esved, muhacirler adına söz alarak: ‘’ Ey Allah’ın elçisi!.. Biz seninle beraberiz, Allah adına ant içerek teyit ederiz ki biz, sana İsrailoğullarının hz. Musa’ya söylediği gibi: ‘’ Sen ve Rabbin gidiniz ve savaşınız, biz burada oturacağız’’ demeyeceğiz. Biz seninle birlikte savaşacağız diyoruz… Habeşistan şehrine gitsen dahi, orada da seninle birlikte savaşacağız.’’ Dedi. Ensar adına konuşan Sa’d b. Muaz da, benzeri sözlerle Hz. Muhammed’le birlikte savaşacaklarına dair ant içmişti. Hz. Muhammed, bu konuşmadan memnun olmuştu; Allah’ın kervanın ele geçirileceğini ve Kureyş’in yenileceğini vaat ettiğini müjdeledi ve Müslümanlar Bedir’e doğru hareket ettiler.

Bedir, Medine-Mekke yolunun Suriye kervan yoluyla birleştiği yerde bulunan bir köydü. Her yıl burada panayır kurulur, bu sebeple Suriye’ye giden kervanlar buradan geçerlerdi. Kureyş ordusu buraya Müslümanlardan önce gelip, suyun başını tutmuştu. Ebu Süfyan idaresindeki 50 kişilik Kurey kervanı ise, Müslümanlar Medine’ye çıktığı sıralarda, sahil yolunu izleyerek Medine’den uzaklaşmış, Kureyşlilere de geri dönmeleri için haber göndermişti. Fakat ordusuna çok güvenen Ebu Cehil, mutlaka savaşmak istiyordu. Bu sebeple Mekkeliler geri dönmeyip Bedir’e kadar ilerlediler ve Bedir’de karargah kurdular.

Bedir Savaşı Ne Zaman, Nerede ve Kimler Arasında Yapıldı?

17 Ramazan2 H/13 Mart 624 M. Cuma sabahı iki ordu Bedir’de karşılaştı. Araplar eskiden kabilecilik gayretiyle savaşırdı. Bu savaşa ise aynı kabilenin insanları çarpışacaktı; kardeş, amca, yeğen, hatta baba-oğul birbirini öldürecekti.

Müslümanların sancağını Mus’ab b. Umeyr taşıyordu. Onun kardeşi Ebu Aziz ise Kureyş’in bayraktarıydı. Utbe b. Rabia’nın oğullarından Velid, kendi yanında, ikinci oğlu Ebu Huzeyfe ise Müslümanların arasındaydı. Hz. Ebu Bekir’in bir Abdullah kendisiyle beraberdi, diğer oğlu Abdurrahman ise müşfik saflarındaydı. Hz. Muhammed’in amcalarından Hz. Hamza kendi yanında, diğer amcası Abbas ise karşı tarafta yer almıştı. Hz. Peygamberi ömrü boyunca himaye etmiş olan amcası Ebu Talib’in oğlu Hz. Ali Müslümanlar içinde, diğer oğlu Akil ise Kureyş safında bulunuyordu. Hzç Muhammed’in ilk hanımı Hz. Hatice’nin kardeşi Nevfel ile damadı Ebu’l-As da karşı tarafta yer almıştı. Ailelerin farklı cephelerde yer aldığı bir savaştı, Bedir Savaşı…

Kurey ordusu sayı, silah, tecrübe ve maddi kuvvet bakımından Müslümanlardan üstün olduğu gibi, bulundukları yer de savaş için daha elverişliydi. Ancak, sabaha karşı yağan yağmur, üzerinde rahat yürünemeyen kumlu zemini sertleştirmiş ve Müslümanların su ihtiyacını gidermişti. Böylece Müslümanların morali yükselmişti, Allah’ın yardımına inanıp güveniyorlardı. Kureyş ise giderek Müslümanlara yaklaşıyordu. Hz. Muhammed yanına Hz. Ebu Bekir’i alarak, kendisi için hazırlanan gölgeliğe çekildi ve ellerini semaya kaldırıp ‘’ Ey Rabbim, işte Kureyş bütün kibir ve azametiyle sana meydan okuyarak, Resulünü de yalanlayarak geliyor. Senin dinini ortadan kaldırmak için geldi. Ya Rabb, bana vaat ettiğin zaferini ihsan et! Allah’ım onların son demleri sabah olsun. Şu bir avuç mü’min yok olursa, bugünden sonra yeryüzünde sana ibadet ve kulluk edecek kimse kalmaz’’ diye dua etti.

Artık savaş başlamıştı, müşrikler saldırıya geçtiler. Müslümanlar karşı koydular ve müşrik ordusunu bozguna uğrattılar. Kueryş ordusu 70 ölü ve 70 esir bırakarak savaş alanından kaçmıştı. Öldürülenlerden 24’ü Müslümanlara en çok düşmanlık gösteren Kureyş büyükleriydi. Savaşın baş komutanı Ebu Cehil de ölenler arasındaydı. Müslümanlardan şehit düşenler ise 6’su muhacirlerden, 8’i ensardan olmak üzere 14 kişiydi. Bedir Zaferi’nin duyulması Medine’de bayram havası estirdi. Mekke ise mateme büründü, Ebu Leheb bir hafta sonra üzüntüsünden öldü. Fakat Kureyşliler başta ağıtlar yaksa da, Müslümanlar sevinmesin diye yas tutmadılar. Zaferden sonra Hz. Muhammed, Bedir’de üç gün daha kaldı. Bu süre zarfında şehitler defnedildi, meydanda kalan müşrik ölüleri açılan bir çukura gömüldü.

Hz. Muhammed yolda Safra denilen yerde, elde edilen ganimetleri gazilere eşit olarak paylaştırdı. Mazeretleri sebebiyle sebebiyle ordudan ayrılan 8 kişiye de pay ayırdı. O zaman esirlerle ilgili bi hüküm inmemişti henüz. Hz. Muhammed, Medine’ye dönünce bu konuyu ashabıyla istişare etti. Hz. Ebu Bekir, fidye karşılığında serbest bırakılmalarını tavsiye etmişti. ‘’ Esirler hakkında birbirinize hayır tavsiye ediniz’’ diyen Peygamber ve ashabın çoğunluğu, Hz. Ebu Bekir’in teklifini uygun buldu. Esirlerden fidyelerini ödeyenler hemen serbest bırakıldı, ödemeyenler ise, her biri Medineli 10 çocuğa okuma yazma öğretme karşılığında hürriyetlerini kazandı. Kureyş, esirlerini kurtarmak için fidye ödemeye başlamıştı.

Bedir Savaşı’nın Önemi ve Sonuçları Nelerdir?

Bedir Savaşı’nın önemi Müslümanların ilk dönemde bu denli büyük bir zafer kazandıkları tek savaş olmuşudur. Uhud Savaşı’nda, çok sayıda Müslüman şehit düşmüş ve yenilgiye uğramıştı. Hendek Savaşı’nda da kuvvetli bir ordu tarafından kuşatılan Müslümanlar birçok güçlükle karşı karşıya kalmışlardı. Bizans ile yapılan ilk savaş olan Mure’de ise, tam manasıyla bir savaş olmadan geri dönülmüştü. Diğer gazveler daha küçük çaplı idi.  Bedir Savaşı’nda kazanılan zaferin büyüklüğü, diğer savaşlarda yaşadıkları güçlüklerde Müslümanları yüreklendirmişti. Hz. Muhammed, Bedir’in önemini biliyor ve onun için savaş devam ederken Rabbine yalvarıyordu: ‘’ Ya Rabbi! Eğer bu topluluk helak olursa artık yeryüzünde sana ibadet edecek kimse kalmaz’’. Zafer Müslümanların bağımsızlığını ve varlığını sürdürme kabiliyetini arttırmış ve Kureyş’in sonunun yavaş yavaş yaklaşmakta olduğunu hissettirmişti.

İslam’ın geleceği açısından sağlam bir temel teşkil edecek olan bu savaşın önemi açıkça anlaşılmaktadır. Bedir Savaşı’na katılan her Müslüman’a ‘’ Ehl’i Bedir ‘’ denilmiştir. Bu isimlendirme de İslam tarihinde benzeri bulunmayan bir şereftir, diğer savaşlarda böyle bir ifade kullanılmamıştır. İslam’ın kazandığı ilk zafer namı alan Bedir gazvesinde buluşmuş olmak, Bedir mücahitleri özellikle İslam zayıfken zorlu yıllarda mücadele ettikleri için, bir asalet göstergesi sayılmıştı. Nitekim bu savaşta Müslümanlar yenilgiye uğrasaydı, tarihin akışının değişmesi muhtemeldi.

Bu savaştan sonra Müslümanlar, Müslüman olmayan Araplara karşı farklı bir konuma yükseldiler. Kureyş’e meydan okuyan ve Kureyş’in siyasi rolünü, prestijini devralan bir topluluk oldular. Bu savaştan sonra Kureyşliler, Hz. Muhammed’i ve getirdiği dini ortadan kaldırmak için yeni taktikler düşünmeye devam ettiler.

İslam’ın birçok yeni hükmüyle Bedir Savaşı’nın yakın ilgisi vardır. Bu hükümlerden biri, Müslümanları ilgilendiren hayati konularda istişare etmekti; savaş sırasında da bunun çeşitli örnekleri görülmüştür. Diğer ise, Müslümanların savaşlarda maddi  hedeflerden sakınmaları ve niyetlerinin sırf Allah’ın kelamını yüceltmek  olmasıydı.

Yorum yapın