Thomas Edison ( 1847-1931) Kimdir? Hayatı, Çalışma Alanları ve Eserleri Nelerdir?

Photo of author

By Bilgio.Net

Thomas Edison ( 1847-1931) Kimdir? Hayatı, Çalışma Alanları ve Eserleri Nelerdir?

O aslında bir mucit. Diğer bir deyişle, bilim adamlarının beyin güçlerini uygulamaya döküp, hayatımızı kolaylaştıran icatlara dönüştüren bir tür sihirbaz. Ama sokaktaki insan açısından bunun bir önemi yok; zira bu müstesna şahsiyetin adı, zihinlerimizde, haklı ya da haksız ‘bilim adamı’ olarak yer etmiş durumda. Yaptıkları ile de, akademik boyutta olmasa da, o ‘gönüllerin bilim adamı’. Diğer bir deyişle, bu kitabı belki de ışığı altında okuduğunuz ampulün mucidi Thomas Edison. Ama onu, her ne kadar olağanüstü bir icat da olsa, sadece ampul ile özdeştirmek, ‘dünyamızı aydınlatan’ bu adama haksızlık olacaktır. Neden mi? İşte hikâyesi.

Algısı güç diye okuldan alındı ama…

1847’de Amerika’nın Ohio eyaletinde doğan Edison, yedi yaşındayken ailesi ile Michigan’a taşınmış; Yüzlerce icada imza atmış bu parlak beyin, ilginçtir, ilkokul öğretmeninin “Bu çocuk okuyamayacak kadar aptal!” demesi sonucu okuldan alınmıştı! Oysa aptal falan değildi. Küçükken geçirdiği bir hastalık, algılamasında yavaşlamaya sebep olmuştu. Öğretmeni gibi düşünenler, yanıldıklarını ileride anlayacaklardı. Bu arada eğitimci olan annesi çocuğunun eğitimini evde devam ettirdi. Bu arada çocuğunun fizik ve kimya kitapları ile kendinden geçtiğini de fark etmişti. Bu arada Edison, okuldaki durağanlığına rağmen, dışarıda oldukça parlak bir girişimciydi! Üstelik küçük yaşına rağmen.

12 yaşındayken tren istasyonlarında gazete satarak harçlıklarını çıkarmaya başladı. Bu arada Edison merakını icraata döküp, evlerinin bodrumunda bir laboratuar kurmuştu! Burada yaptığı kimyasal deneylerle kendinden geçiyor, bilim denizinin sihirli dünyasında kulaç atıyordu. Bu arada elektriğin gizemli dünyasını da keşfetmiş, Volta kaplarından elektrik akımı elde etmek için girişimlerde bulunmaya başlamıştı. Kurduğu kendine özgü telgraf sistemi arkadaşlarıyla haberleşiyordu! Yalnız bir sorunu vardı; işitme güçlüğü çekmeye başlamıştı. Bunun sebebi olarak, Port Huron Detroit demir yolunda deney yaparken çıkardığı yangın sonucu istasyon şeflerinden birinin sert tokadının kulağında patlaması gösterilir. Yine de bu konudaki rivayetler muhtelif, ciddi işitme güçlüğü çektiği gerçekti. İletişimini kolaylaştırmak için mors alfabesini bile öğrenmişti. Bu arada Edison, telgraf konusundaki merakı derinleşmiş, telgrafın gelişmesinde büyük rol oynamış mucit Franklin Leonard Pope’un çalışmalarından çok etkilenmişti. Akıl hocalığını da yapan Pope, genç adamdaki cevheri görmüş, güçlükle geçinen Edison’u himayesi altına almıştı. Edison’un bilime ve elektrikli aletlere merakının meyveleri çok geçmeden dibine düşmeye başlayacaktı. 1864’te tek tel üzerinden karşılıklı konuşmayı sağlayan telgraf aletini icat edince, birçok şirketin mühendisliğini yapmaya başladı. Bu aleti 40 bin dolar gibi, o zaman için iyi bir rakama satınca ekonomik açıdan rahatladı. Şimdi icatları ile daha fazla ilgilenebilecekti. Bu arada bir mucit olarak şöhreti de yayılmaya başlamıştı. Çok geçmeden elektrikli telgraf alanındaki bir başka icadına imza atıyordu. Bu, borsadaki değerleri kaydeden (stock ticker) bir cihazdı ve Edison’ın cebi ile birlikte kariyerini de dolgunlaştırmıştı. Ardından 1 Haziran 1869’da bilinen ilk patentli icadı; elektrikli oy kaydedicisi gelecekti. Ama ilginçtir bu icadına kimse ilgi göstermemişti!

New Jersey’de kurduğu Menlo Araştırma Laboratuarı’nda fizik, kimya ve elektrikle ilgili çalışmalarına hız verdi. Bu laboratuarda patlama yapmıştı adeta. İcatları peş peşe gelmeye başladı. 1876’da Graham Bell’in geliştirdiği telefona yoğunlaştı. Neden daha iyisini yapamasındı ki? Cihaza karbondan biriletici, diğer bir deyişle mikrofon ekleyerek Graham Bell’in aslında ‘sesli telgraf’ olarak da tanımlanabilecek telefonunu, gerçek anlamda bir telefona dönüştürdü. Ses dalgalarının doğasına dair yaptığı bu çalışmalar, bir başka icadı getirecek ve 1877’de sesi kaydedip yineleyebilen Fonograf’ı (ilk ses kaydedici) geliştirecekti. Bu buluşlar, Edison’ın marka değerini yükseltmişti. Aynı yıl elektrikli yazı makinesi Motograf’ı geliştirmiş, bunu Telefonograf ve Aerograf (basınçla ilgili meteorolojik olayları takip etmek için kullanılan cihaz) takip etmişti. Ama bunlar, sadece devede kulaktı. Ya da büyük icadı öncesindeki ısınma turları.

Karanlıkları aydınlatıyor…

1878’de William Wallace’ın ürettiği 500 mumluk ark lambası, Edison’ı tam anlamı ile kamçıladı. Kendisi daha ucuz, güvenli ve rahat kullanılabilir bir elektrik lambası geliştirmeliydi. Bu işin kolay olmadığını ve desteğe ihtiyaç duyduğunu biliyordu. Bunun üzerine kendi adı ile kurduğu Edison Electric Light Company çatısı altında çalışmalarına, zengin iş adamlarından aldığı paralarla bir de fon oluşturarak başladı. Wallace’ı geçebilmek için oksijenle yanan elektrik arkı yerine havası boşaltılmış, vakumlu bir ortamda ışık yayan ve düşük akımlarda çalışabilen bir ampul yapmalıydı. Tam on üç ay sürecek olan deneyler serisine başladı. Tek hedefi flaman olarak kullanabileceği bir metal tel geliştirebilmekti. Ve nihayet takvim yaprakları 21 Ekim 1879’u gösterdiğinde Edison, özel yüksek voltajlı elektrik üreteçlerinden elde ettiği akımla çalışan karbon flamanlı elektrik ampulünü elinde tutarak laboratuvar kapısında belirdi. Ampul ışıl ışıl parlıyordu. Edison, geride on bin kadar başarısız deney bırakmış olmasına rağmen pes etmemiş ve hayalini gerçekleştirmişti! Elektrikli cihazlarda devrim olarak kabul edilen ampul, gündelik hayatımızın ayrılmaz bir parçası olmakta gecikmedi. Çok geçmeden başta Amerikan şehirleri olmak üzere, dünyanın önde gelen şehirleri Edison’ın ‘alın teri’ ile aydınlanmaya başlamış, ampul devrimi tüm dünyayı etkisi altında almıştı.

Edison aynı zamanda bir sinema meraklısı idi. Her ne kadar şöhretini telgraf ve ampul üzerine yaptığı çalışmalar ve icatlarla geliştirmiş, ses kaydeden ve çalan gramafon’un patenti ile cilalamış olsa da, sinema sektörüne de büyük katkıları olmuştu. 1891’den itibaren kullanılmaya başlanan ve beyaz perdeye ivme kazandıran Kinetograf (kamera) ve Kineteskop (sinema göstericisi) gibi icatların ardında da yine o vardı. 1908’de kurduğu The Motion Picture Patents Company (Hareketli Resimler Patent Şirketi) ile bu sektörde onlarca yeniliğe imza atacaktı.

1880’lerde zengin ve şöhretli bir adamdı. Bilime inanmış, çalışmış ve tüm dünyanın saygınlığını kazanmış bir mucit olmuştu. Florida’ya yerleşti ve komşusu, otomobil endüstrisinin önde gelen ismi Henry Ford ile sıkı bir dostluk geliştirdi. İcatlarıyla gelen ekonomik gücü ve şöhreti ile ticarete atılarak, aralarında Amerika’nın dev şirketlerinden General Electric’in de bulunduğu onlarca devasa şirketin temellerini attı.

 

Yorum yapın