Yermük Savaşı Nedir? Nedenleri ve Sonuçları Nelerdir?

Photo of author

By Bilgio.Net

Yermük Savaşı Nedir? Nedenleri ve Sonuçları Nelerdir?

İslam’ın doğuşundan sonra başlayan fetih hareketleri, Doğu’da Sasanilere, Batı’da Bizanslılara karşı yürütülmekteydi. En verimli arazilerin sahibi olan bu iki devletin hakimiyet sahası, Arapların hükmettiği topraklara kadar uzanıyordu. İslam fetihleri başlayıncaya kadar bölgenin kral ve kabile reisleri, ancak bu iki devlete tabi olmak şartıyla iş başında kalabilmekteydi. Bizans başta Mısır ve Suriye olmak üzere doğu ülkelerinin çoğunu topraklarına katmıştı.

İslam’ın doğuş yıllarında, Bizans İmparatorluğu’nun başında Heraklius bulunuyordu. Heraklius’a 629 yılında Dihye bin Halife adlı elçiyle İslam’a davet mektubu gönderilmişti. O sıralarda Bizans İmparatorluğu ile Sasaniler arasında savaş eksik olmuyordu. Bu durum her iki devleti de zayıflatmış ve İslam ordularının yolunu açmıştı. 629’dan itibaren Sasani birlikleri, Bizans bölgesinden çekilmek zorunda kalmıştı.

Afrika eyaletlerinin valisi iken İmparator Fokas’a karşı güç kullanarak devleti ele geçiren Heraklius’un imparatorluğu 641 yılına kadar sürmüş ve Suriye, onun devrinde Müslümanların eline geçmişti. İslam ordularının fetihlerini ve Sasanilere karşı başarılarını duyan Heraklius, Bizans’a bağlı Hristiyan Arapların bulunduğu bölgeye karşı  hareket edileceğini anlamış ve savaş için hazırlıklara başlamıştı. Gerçekten de İslam orduları için yeni hedef, Suriye-Bizans cephesiydi.

Yermük Savaşı Kimler Arasında Yapıldı

Bir taraftan Müslümanların Irak’taki fetih hareketleri de devam etmekteydi. Halife Hz. Ebubekir tarafından Irak’a gönderilmiş olan Halid bin Velid, o bölgede 14 ay kalmış, başarılı fetihler yapmıştı. İran, Arap ve Bizans ordularıyla birçok savaşa girmiş, hiçbirisinde de yenilmemişti. İran, Dicle ve Fırat havzaları ile El Cezire bölgesinde Halid bin Velid’in adını duymayan kalmamıştı.

Halife, İmparator Heraklius’un büyük bir ordu hazırladığını işitmiş ve Irak’ın fethiyle görevlendirdiği Halid’in oradan Suriye’ye geçmesini istemişti. Şam ve civarı içinde ayrı bir ordu hazırlığı vardı. 634 yılı başlarında Halife, Amr bin As, Yezid bin Ebi Süfyan, Ebu Ubeyde bin El-Cerrah ve Şurahbil bin Hasene gibi dört büyük komutanı görevlendirmişti.  Komutanlara kendi askerlerini seçerek savaş alanına gitmeleri emredildi. Savaştan sonra hangisinin nereye vali olacağı bile belirlenmişti. Amr, Filistin’e, Yezid Şam’a, Şurahbil Ürdün’e vali olacaktı. Bu komutanlar ordularını kendi seçtikleri yollardan harekete geçirdiler. Halid bin Velid’in 9 bin kişilik takviye birlikleri de gelince, birliklerin asker sayısı 36 bini bulmuştu. Destek kuvvet durumundaki İkrime ve beraberindekiler 6 bin kadardı. Orduda Bedir Savaşı’na katılmış olanlar ve bin kadar sahabi de vardı.

İslam ordusunun Şam’a doğru ilerlediği haberi Bizans’a ulaşınca İmparator, Hıms’a gelerek savaş hazırlığına başladı. Heraklius, kardeşi Theodorus’un kumandası altında 50 bin kişilik bir ordu oluşturmuş ve işelri yoluna koymak üzere Filistin’e yollamıştı. Aslında ordunun mevcudu hakkında ihtilaflı bilgiler verilmektedir. Batılı kaynaklar 50 bin civarı derken, İslam kaynakları genellikle 120 bin olarak kaydetmişlerdir. İnbü’l-Esir ise 100-200 bin kişi olduğunu yazmaktadır. Sayıca üstün durumda olmalarına rağmen Bizans ordusu, taktik bakımından zayıf durumdaydı.

Theodorus komutasındaki birlikler, Biqa vadisinden ilerleyerek Golan tepelerini geçtiler ve bugünkü Kisve’nin bulunduğu yerde kamp kurdular. Bu kuvvetler Ecnadin mevkiinde iki ana Arap ordusuna rastlayıp yenilgiye uğramıştı. İslam ordusunu dört komutanın idare edeceğini öğrenen Heraklius, bu durumdan memnun olmuştu. Çünkü her birliğin karşısına birkaç kat daha fazla askerle çıkacak kadar sayı üstünlüğüne sahipti. Durumu haber alan İslam ordusu komutanları ise konuyu istişare ediyorlardı.  Amr bin As, tek cephede savaşmanın daha uygun olacağını belirtip, ‘’ Ayrılıktan zaaf, birlikten güç doğar’’ darb-ı meselini hatırlatmıştı. Diğer komutanlar da  onun görüşünü benimsediler ve Yermük’ü savaş alanı olarak seçtiler. Heraklius da Müslümanların Yermük’e toplandığını haber alınca komutanlarına orada toplanmalarını emretmişti. Bizans ordusu, Yermük çevresinde Vakusa vadisinde mevzi almıştı. Bu vadi bir hendek görünümünde olduğundan dolayı Hendek Savaşı’nı akla getirir. İslam ve Bizans kaynaklarına göre, Müslümanların Bizans İmparatorluğu’na doğru ilk ilerleyişlerinin zirvesinde Yermük Savaşı bulunmaktadır.

Savaş, Golan tepelerinin doğu girişinde başladı. Bizans’ın bölgedeki müttefiki olan Gassanilerin otlakları ve su kuyuları da bu yörede bulunuyordu. Bölge Şam ve Arap yarımadası arasında haberleşmeyi sağlayan önemli bir konuma sahipti ve süvarilerin manevra yapabilmelerine elverişli bir yerdi. Ayrıca çalılıklar ve çukurların bol olması, askerlerin saklanabilmesine de imkan sağlıyordu. Savaşaın, Gassaniler açısından da önemi vardı. Çünkü Gassaniler, bölgenin  Müslümanların eline geçmesini istemiyorlardı.

İslam ordusu Yermük bölgesini terk ederek,  Adhriat yönüne doğru çekilmek suretiyle Dayr Ayyub ve Adhriat arasında bir hat oluşturdu. Bu yerleşme düzeni Müslümanlara, ilerlemekte olan Bizans kuvvetlerinin yollarını kesme ve Bizans’ın güneye doğru nüfus etmesini engelleyebilme kolaylığını sağlıyordu. Bizanslı komutanlar, ordularının bölgeye alışması e güven kazanması amacıyla savaşı geciktirme yoluna gitmişti. Bunun bir diğer sebebi de casusluk ve diplomasi yoluyla Müslüman birlikleri hakkında daha fazla bilgi elde edebilmek isteğiydi.

Halid bi Velid Irak’ta kazandığı zaferlerden sonra, Hac için gittiği Hicaz’dan dönmüştü ve savaş sonrası düzenlemelerle uğraşmaktaydı. Yermük’teki komutanların Halid bin Velid ordusunun takviye kuvvet olarak bölgeye gönderilmesini istemeleri üzerine Halife, Halid’e Yermük’e hareket emrini vermişti. O dönemlerde Müslümanların savaşları, birbirleriyle yardımlaşmak suretiyle yapılıyordu. Her bir komutan kendi askerlerine hükmediyordu fakat bütün kuvvetlere komuta eden bir kişi bulunuyordu. Halid bin Velid, savaş bölgesine geldiğinde, İslam ordusunun dört ayrı cephede savaşmasının yanlış olacağını belirterek, ‘’ Bu bir ölüm kalım savaşıdır. Böyle bir günde övünme, büyüklük taslama kimseye yakışmaz. Allah için savaşıyoruz. Savaşta ihlastan ayrılmayalım. Allah’ın rızası amacımız olsun. Bu savaş geleceği tayin edecek, bugün başarırsak, yarın da başarılı oluruz ve zafer bizimdir. Bugün yenilirsek bir daha kendimize gelemeyiz. Sizle bu şekilde yardımlaşmak suretiyle düzenli ve stratejik bir savaş vermiş olmuyorsunuz. Yanlış bir savaş düzeni kurmuşsunuz. Geride bıraktığınız kişi böyle yaptığınızı bilse mani olurdu. Her komutan kendi birliğini değil, bütün İslam ordusunu yönetsin ve bu sıra ile olsun. Bugün bir komutan, yarın başka bir komutan orduya emir versin. İlk gün ben komutan olayım. Şu Bizanslıları siperlerine gömelim’’ dedi.  Halid bin Velid farklı bir savaş düzeni öneriyordu; orduyu 36 ile 40 arasında birliğe ayırdı. Her bir birliğin başında birer yardımcı komutan vardı ve merkezde on sekiz, sağda ve solda onar birlik olacaktı. Her birlikte bini aşkın asker vardı. Merkezi Ebu Ubeyde, sağ kanadı Amr bin As, sol kanadı Ebu Sufyan komuta edecekti.  Komutanlar bir taraftan moral yükseltici konuşmalar yapıyorlardı. Bir asker Halid bin Velid’e yaklaşarak: ‘’ Rumlar ne kadar çok, Müslümanlar ne kadar az’’ deyince Halid ona ‘’ Şunu bil ki ordular zaferle çoğalır, yenilgiyle azalır’’ demişti. Halid’in emri ile Ebu Cahil’in oğlu İkrime ve Ka’ka bin Amr savaşı başlattılar. İki taraf birbirine girdi.

Savaşın galibini belirleyecek son çarpışmalar 20 Ağustos 635 tarihinde yapıldı. Bu çarpışmalar, bir büçük ay devam etti. Yermük nehri yakınındaki Ruqqad vadisi civarındaki son çarpışmalar öncesi her iki taraf da kayıplar verdi. Savaşın bu yoğun gününde bir de kum fırtınası oldu. Bizans ordusu içinde yer alıp İslam ordusuna karşı savaşan  Gassani Şeyhi 12 bin Hristiyan Arap’la birlikte saf değiştirdi. Bizanslılar, Müslümanlara nüfuz edebilecekleri Dayr Ayyub ve kamp yerleri arasındaki bölgeyi kontrol altına alamamışlardı. Bizans ordusunda firar olayları yaşanmaya başlamıştı. Ağaçlıklı bölgeye gizlenmiş olan Müslümanlarsa bölgeyi ele geçirmek için ileri harekata başlamıştı. Ermeni komutan Gargis, Bizans ordusunun sağ kanadına komuta ederken, Drungarios lakaplı komutan sol kanadın başındaydı. İlk harekatta İslam ordusunun kamp sahasına doğru çekilmesi durumu varken, Müslümanlar karşı atağa kalktılar ve Bizans ordusunda saflar bozuldu, askerle kaçıyordu.

Halid, ortada buluna Ebu Cehil ve Amr’a taarruz emri verince iki komutan harekete geçti, göğüs göğüse çarpışma başladı, atlılarla piyadeler birbirlerine girdi. Halid ise düşman birliklerinin tam kalbine hücum etmişti. Aynı zamanda Bizans süvari ve piyadeleri arasında boşluk oluştuğunu fark ederek birliğini bu boşluğa doğru sürmeye başladı. Bizans atları ürkmüş, savaş alanının dışında dar bir geçide doğru kaçıyordu. Süvariler atlara hakim olamıyordu.

20 Ağustos günü savaş zirve noktasına ulaşmıştı. Halid’in Ruqqad vadisi üzerindeki tek köprüyü ele geçirmiş olması ve Hristiyan Arapların kaçıştıkları haberleri üzerine Bizans tarafında büyük bir panik başladı. Halid bin Velid ve diğer komutanlar, Bizans piyadelerinin üzerine toplu şekilde hücum ettiler.  Bozulan Bizans askerleri geri çekiliyordu ve kendilerini takip eden İslam askerlerinin önünden kaçarken hendeklere dökülüyorlardı. İslam kaynakları Taberi ve İbnü’l Esir, bu hendeklerde 120 bin Bizanslının öldüğünü kaydeder. Gün boyu devam eden savaş, geç saatlere kadar sürdü. Bizans karagahı Müslümanların eline geçmişti. İslam ordusu 3 bin kadar şehit vermişti ve yaralılar çoktu.

Bu savaşta İslam ordusunda kadınlar geri hizmetlerde görev almıştı. Zaferin kazanılmasında Halid bin Velid’in askeri taktiği ve güç birliği yapılması etkili olmuştu. Bizans açısından ise, askerlerinin sadakatsizliği, yerel halk ve Bizans komutanların tutarsızlığı, lojistik sorunlar gibi gerekçeler savaşın kaybedilmesinde etkili olmuştu. Yeni bir taktik, silah vs. kullanılmamıştı. Yermük Savaşı, Bizanslıları açık alan savaşlarından kaçınmak zorunda bırakmıştı. Panik içerisindeki Bizans komuta kadrosunun strateji geliştirme yetenekleri bu savaşla kaybolmuştu. Nitekim Bizans askerleri Suriye’nin kuzeyine ve Anadolu’daki, alışkın oldukları bölgelere doğru kaçmışlardı. Böylece Suriye’deki savunma hattı ortadan kalkıyordu.

Savaşın sonucuyla ilgili haberler, yaklaşık 500 km kadar kuzeyde yer alan Antakya’dan, bir başka kaynağa göre de Hıms’tan gelişmeleri takip eden İmparator Heraklius’a ulaşmıştı. Ordusunun ağır yenilgisini haber alan Heraklius oradan uzaklaşırken; ‘’ Elveda sana suriye, ebediyen elveda! Düşman için şimdi burası ne mükemmel bir ülke olacaktır! ‘’ diye mırıldanmıştı.

İyaz bin Ganem komutasındaki birlik Bizanslıları savaş meydanından 800 kö uzaktaki Melitene’ye ( bugünkü Malatya) kadar takip etmişti. Bizanslıları buraya kadar takip eden komutan, Malatya halkıyla cizye ödemeleri yolunda bir anlaşma yaparak geri döndü. Bu gelişmeyi haber alan Heraklius, askeri güçlerini Malatya üzerine gönderdi ve Malatya halkının Müslümanlara teslim olmasından dolayı şehri yaktırdı. Amacı, şehrin Müslümanların eline geçmesini önlemekti. Bu durum Yermük Savaşı sonrasında Suriye’deki ve Filistin’deki diğer şehirlerin savunulmasını da son derece zorlaştırmıştı. Bu kadar uzak mesafeli bir kovalamaca, büyük bit yıkıma uğrayan Bizanslıların bu büyük savaşın ardından bölgenin Müslümanların eline geçmesini karşısındaki tutum ve davranışı açısından dikkat çekicidir.

Yermük Savaşı’nın Zaferinin İslam Tarihindeki Önemi

Savaşta 40 bin kişilik İslam ordusu, sayıca kendisinden beş kat fazla olan bir orduyu yenilgiye uğratmıştı. Bizans ordusunun içinde bulunduğu bazı şartların bu sonda etkisi olmakla birlikte, yüksek bir moral gücüyle savaşa giren İslam kuvvetlerinin gaza yapmak ideali ile hareket etmiş olması da bir o kadar motive edici olmuştu. Komuta kademesinde bulunanların ve özellikle Halid bin Velid’in Irak’ta ve Yermük’te orduyu zafere kavuşturan askeri zekasını da vurgulamak gerekir. Dönemin iki muazzam imparatorluğunu askeri iflasa sürükleyen savaşlardan birisi Yemrük Savaşı olmuştur. Savaş devam ederken Halid bin Velid, Mekke’den gelen haberle Hz. Ebubekir’in vefatını ve yerine Hz. Ömer’in geçtiğini öğrenmişti. Haid, ordunun disiplini bozulmasın diye bu değişikliği askerlerden saklamış ve zafer kesinleştikten sonra açıklamıştı.

Suriye umumi valiliğine getirilen Ebu Ubeyde, Suriye’nin kuzey kesimlerine yöneldi, artık ciddi bir direniş görmeden fetihler yapılıyordu. Böylece Toros dağlarına kadar ilerlendi. Önceden fethedilmiş ama sonra elden çıkmış şehirler geri alındı. Yerli Suriye ahalisinin yeni fatihlere karşı beslediği hissi göstermesi bakımından Hıms halkına atfedilen bir beyannamede şöyle denir: ‘’ Biz sizin idarenizi ve gösterdiğiniz adaleti, içinde yaşadığımız zulüm ve baskı durumundan çok daha fazla seviyoruz.’’

Doğu’nun metropoliti olan Antakya, Halep ve diğer kuzey Suriye şehirleri, Yermük savaşı sonrasında fethedildi. Kuzeyde Kınnesrin daha sonra alındı. Güneyde Kudüs ve Filistin sahilindeki Kaysariya zor alınan yerler olmuştu. Kudüs’te Patrik  Sophronios, Yermük Savaşı’nı haber alır olmaz şehrin istihkamlarını arttırmıştı. Ordunun yaklaştığını duyunca da Hz. İsa’ya ait kutsal emanetleri toplayarak geceleyin sahile gönderdi ve bunlar İstanbul’a götürüldü. Kudüs, Müslüman kuşatmasına bir yıl dayandı ve 638’de Halife Ömer tarafından fethedildi. Ayrıca 638 yılı içinde Halife Ömer, Yermük’ü ziyaret edip ele geçirilen malları elden çıkardı, Suriye’deki İslam idaresini yeniden yapılandırdı. Birkaç yıl sonra tahıl ambarı olarak görülen Mısır’ın da fethedilmesiyle, Bizans sadece siyasi değil aynı zamanda büyük bir ekonomik kayba da uğramıştı. Süveyş’ten Anadolu dağlarına kadar bütün topraklar Müslümanların eline geçmişti.

Bu ilk dönem fetihlerinin ve bu yönüyle de Yermük Savaşı’nın şu sonucu da dikkat çekicidir. Mekkeli kumandanların emri altında Suriye’ye gönderilen bu birliklerin başarısı, koordineli ve organize ordu halinde seferler yapmanın askeri harekatlarda önemini ortaya koymuştu. Nitekim daha sonradan Bizans ve Sasanilere karşı yapılan seferler de organize askeri harekatlarla başarılmıştır.

Yermük Savaşı, Suriye’nin geleceğini de tayin etmişti.  Bizans telafisi mümkün olmayan bir büyüklükte yenilgiye uğramıştı. Heraklius, Yermük Savaşı’ndan sonra her şeyi kaybedilmiş sayarak tamamiyle geri çekildi. Uzun sürede kurulmuş eseri gözleri önünde çöküp gitmişti. İran’a karşı yapılan mücadele ve onları yenilgiye uğratmış olmaları, sadece Arapların işini kolaylaştırmıştı. Sasanilerden büyük mücadeleyle alınmış olan bölge, İslam orduları dalgasıyla karşılaşmıştı. Kurtardığı sandığı kutsal ülkede artık Müslümanlar hüküm sürecekti. 8. Yüzyıl müellifi Aziz Anastasius, bu savaştan 20-30 yıl sonra ‘’ Bizanslılar geriye dönüp baktıklarında bu savaşın bir dönüm noktası olduğunu fark etmişlerdi’’ diyerek Yermük yenilgisinden sonra artık bir daha kendilerini toparlamalarının mümkün olamadığını ifade etmiştir.

Yorum yapın