Berlin Duvarı Nedir ? Berlin Duvarı’nın Tarihi ve Yıkılışı
Berlin, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından dünyayı iki kutba bölen ideolojik Soğuk Savaş’ı özetleyen en güzel şehirdi. Kendisini ortada bölen duvar, sadece aynı şehrin halkını ikiye bölmekle kalmamış, aynı zamanda tüm dünyayı iki ayrı safta toplayan bir bıçak gibi, zihinleri tam ortasından da bölmüştür.
1948 Ablukası ile Soğuk savaş bu şehirde başlamış, yine 40 yıl sonra burada, savaşın taşlaşmış hali olan Berlin Duvarı’nın yıkılışı ile bitmiştir. Birisi dramatik, diğeri ise ümit dolu iki önemli tarih, bu süreç içerisindeki iki dönüm noktasına işaret eder: Duvarın inşa edildiği 13 Ağustos 1961 ve yıkıldığı 9 Kasım 1989.
Berlin Duvarı Ne Zaman ve Neden Yapıldı?
İkinci Dünya Savaşı bitmiş, mağlup Almanya dünyanın potansiyel iki süper gücü Amerika ve Rusya’nın oyun alanına dönme yoluna girmişti. Berlin sorunu zaten İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda Müttefikler arasında imzalanan anlaşmanın satırları arasında duruyordu. ABD, Sovyetler, Büyük Britanya ve Fransa arasında 1944-45 yıllarında imzalanan anlaşmalara göre Almanya, Reich döneminin başkentini temel alacak şekilde dört ayrı işgal bölgesine bölünüyor ve bu dört bölge, Müttefikler Kontrol Konseyi’ni oluşturan dört komutan tarafından idare ediliyordu. Aynı zamanda Kommandatura’da ( Müttefik Güçlerinin Berlin’deki komuta merkezi )toplanan dört askeri vali tarafından da dörde ayrılan Berlin, bu bölünmenin ardından Sovyet bölgesinin ortasında sıkışmış ve batı ( Avrupa ) sınırında 180 kilometre uzakta kalan 883 kilometrekarelik bir bölge haline gelmişti. Bu alışılmadık jeopolitik durum, Müttefiklerin ilişkileri bozulmaya başladıkça kontrol edilmesi daha da zor hale gelecek bir sorun olacaktı.
Sovyetler Birliği, Berlin Ablukası ile 1948-49’da, Batılı işgal devlerini Batı Berlin’deki egemenlik haklarında vazgeçmeye zorlamak için bir adım attı. Sovyetler gerginlik kozunu oynamaya kararlıydı. Mart 1948’de İngiltere, Fransa ve Amerika’nın Almanya’daki işgal bölgelerini tek bir ekonomik birim halinde birleştirme kararı Sovyetler’in tepkisine yol açtı ve SSCB, Müttefikler Kontrol Konseyi’nden çekildi.
Batı’da yeni bir Alman Markı’nın piyasaya çıkmasını Doğu Alman parasına karşı rekabet olarak gören Sovyetler, Batı ile Berlin arasındaki demir, kara hve su yollarını kapatarak kenti ablukaya aldı. 26 Haziran 1948’de ABD ve İngiltere kente acil gereksinimleri hava yoluyla sağlamaya başladılar ve Berlin’den dışarı yapılan sanayi ihracatının hava yoluyla gerçekleşmesi için bir ‘’ hava köprüsü ‘’ kuruldu. Artan gerginlik karşılıklı askeri güç tırmanmasına yol açtı. Gerginlik Sovyetler Birliği’nin 12 Mayıs 1949’da ablukayı kaldırmasına değin sürdü.
1958 Krizi ve Çin Seddi Operasyonu
Ablukadan 10 yıl sonra 27 Kasım 1958’de Berlin, Sovyet lideri Nikita Kruşçev’in diğer üç Batılı güce ültimatom vererek, Batı Berlin’i ‘’ Silahsızlandırılmış özgür bölge’’ ye dönüştürmeleri için 6 aylık bir süre tanımasıyla, yeni bir uluslararası krizi sahne oldu. Bu ültimatom, ancak duvarın inşasıyla sona erecek olan uzun süreli bir krizin başlangıcı olacaktı. Batı ve Sovyetler arasında Berlin hakkında ilki Mayıs-Ağustos 1959’da Cenevre’de ikincisi Mayıs 1960’ta Paris’te ve en son Haziran 1961’de Viyana’da gerçekleşen görüşmelerde bir sonuç elde edilemedi. Bu arada da göçmenlerin Doğu Almanya’ya göç etmeye çalışmaları ve rejimi sarsmalarıyla Berlin etrafındaki gerilim yükseliyordu. Doğu Almanya’nın lideri Walter Ulbricht, radikal adımlar atmak için Kruşçev’den defalarca izin istedi. 5 Ağustos’da Komünist Parti’nin Moskova’daki genel merkezinde gerçekleştirilen toplantıda istediğini aldı: Doğu ve Batı Berlin arasındaki sınır kapatılacaktı.
İki gün sonra radyodan bir konuşma yapan Kruşçev, Batı Berlin’den geçen ‘’ kolay kaçış yolu tamamen kapatmak zorunda olduklarını ilan etti. Bu haber, olası kaçak göçmenlerde ‘’ kapının kapanacağına ‘’ dair korkuya sebep oldu ve göçmenlerin sayısı birden arttı. Bu rakam sadece 12 Ağustos’ta dört binin üzerindeydi. Doğudan batıya bir ümit seferi başlamıştı.
‘’ Çin Seddi ‘’ operasyonu kararı Ulbricht tarafından gizlice alınmış ve daha sonradan kendisinin yerini alacak olan Eric Honecker tarafından planlanmıştı. 12 Ağustos saat 16:00’da Ulbricht sınırının kapanmasına dair emri imzalayarak Honecker’e gönderdi. Bu operasyona yapılan hazırlık çerçevesinde kışlalarda 40 kilometre uzunluğunda dikenli tel ve binlerce kazık depolanmıştı.
İçişleri Bakanlığı, Doğu Almanya vatandaşlarının Batı Berlin’e girebilmeleri için artık ‘’ özel bir izne ‘’ sahip olmaları gerektiği duyurdu. Gece yarısında güvenlik güçleri alarma geçirildi ve Doğu Berlin orduya bağlı birlikler tarafından kuşatıldı. 25 bin silahlı militan ve kalaşnikoflarla silahlanmış Halk Polisi’ne ( Vopos ) ait güvenlik güçleri, 6 adım aralıklarla sınır çizgisi boyunca mevzilendi.
13 Ağustos 1961 günü bir Pazar sabahı saat 01:11 sularında Doğu Almanya resmi haber ajansı, Varşova Paktı ülkelerinin Doğu Almanya hükümetinden Berlin çevresinde ‘’ etkin bir kontrol ‘’ sağlanması istediğini duyurdu. Bir saat içinde 81 geçiş noktasından 67’si kapandı; daha sonra bir yedisi daha. Doğu Almanya ve Batı Berlin arasındaki tüm trafik akışı durmuştu. İki bölüm arasındaki metro ve tren bağlantıları artık çalışmıyordu. Sınırdan geçiş olabilecek yerlere polis ve ordunun gözetiminde dikenli teller dikildi, yollar kazıldı, barikatlar kuruldu. Yaklaşık bir saat içinde tüm Batı Berlin sınırı kontrol altına alınmıştı. Doğu Berlin ve Doğu Almanya vatandaşlarının Batı Berlin’e geçişi durdurulmuştu. 23 Ağustos’ta da Batı Berlinlilerin, izin belgesi olmadan doğuyu ziyaret etmeleri artık imkansızdı.
Berlin Duvarının Yapılmasının Sebebi Nedir ?
Doğu Alman propagandasının aksine duvar, batının saldırganlığı önlemeyi amaçlayan ‘’ antifaşist bir korunma duvarı ‘’ değildi. İnsanların içeri girmelerini değil, bilakis içerdekilerin dışarı çıkmasını durdurmayı hedefliyordu. 21 Haziran 1963’te Doğu Alman Savunma Bakanı, Batı Berlin’in etrafında 30 ile 100 metre genişliğinde bir sınır bölgesi oluşturulması yönünde bir karar çıkardı. Bu bölge çok geniş bir gözetim altında tutulacak, buraya girmek isteyenler özel bir izne sahip olacak ya da ölüm cezasına çarptırılacaklardı. Zaman geçtikçe dubar, daha da mükemmelleşti ve geçmek neredeyse imkansız bir hale geldi. Üstelik dört kez de kontrol edilerek yenileştirildi ve sağlamlaştırıldı. Duvarın 12 kilometresi betondan, 137 kilometresi de dikenli telden oluşuyordu. Duvar boyunca 32’si Doğu-Batı Berlin sınırında olmak üzere topla 116 gözlem kulesi vardı. Duvar, Ekim 1964’ten sonra tedricen daha güçlendirildi, iki kat büyüdü ve 1979-1980 yıllarında en son görüşünü alarak ‘’ modern bir duvara ‘’ dönüştü.
Duvar 97’sş Doğu ve Batı Berlin arasında, 95’i Batı Berlin ve Doğu Almanya arasında kalan 192 caddeyi, 32 tren yolunu, 8 tren ve 4 metro hattını, 3 otoyolu ve birkaç göl ile birkaç nehri kesiyordu. Suyollarında ise botların üzerine kurulmuş kuleler ve batıkların ya da suyun altında parmaklıklar bulunuyordu. Duvarın kendisi anormal bir şey olmakla birlikte acayipliklere de yol açıyordu. Tiergarten, Kreuzberg gibi bölgelerde ve şehrin güney kesimlerinde normal sınırdan biraz daha geride inşa edildiğinden dolayı, sınırın tam olarak nerde olduğunu gösteren bir işaret kalmamıştı. Bu şekilde, Batı tarafından duvara yaklaşan herkes kendini ‘’ diğer tarafta ‘’ buluyor, bu da onları her an duvarın üzerindeki kapılardan çıkabilecek Doğu Alman askerleri tarafından tutuklanma tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyordu.
Berlin Duvarının Etkisiyle Yaşam Nasıl Sürdü ?
Duvarın inşası, Berlin, özellikle de Batı Berlin halkının hem ruhsal duruşları, hem de yaşadıkları yerleri artık şehrin bir parçası olan duvara göre belirleme ve tanımlamalarıyla sonuçlandı. Duvarın asıl etkisi, şehrin her parçasının kendisine ayrı bir yol çizmesiyle farklılıkların daha da derinleşmesi oldu.
Doğal hinterlandından ayrılan Batı Berlin, 1961’den 1983’e kadar 340 bin vatandaşını kaybetti ve sadece federal yardımla ayakta kalabildi. Nüfus azalmasını telafi etmek için Türkiye’den 131 bin, Yugoslavya’dan 35 bin ve Polonya’dan da 22 bin göçmen işçi çağrıldı. Böylelikle Berlin Duvarı, dolaylı da olsa, Türklerin ‘’ Acı Vatan Almanya ‘’ serüvenini de başlatmış oluyordu.
Duvar, sınırı olduğu bölgeleri de değiştirdi. Doğu kısmından Batı’da bulunan apartmanlara, parklara, kiliselere ve mezarlıklara ulaşım beton tuğlarla kesilmişti. Evler terkedilmiş ve hatta Kreuzberg’de olduğu gibi çökmüştü. Duvar sayesinde oluşan bu mahalleler, Batı kısmı içerisinde bir anti-burjuva kültürünün, toplu yaşam tarzının ve özyönetimin oluşmasına katkıda bulunmuştu.
Yıldönümü kutlanan ilk olay ise Batı kısmında meydana gelen ve günlerce süren göstericilerin Sovyet araçlarını saldırdığı şiddet olayları oldu. Senato, nihayet Aralık 1963’te Doğu Alman yetkililerle geçişler konusunda bir anlaşmaya vardı ve Batı Berlin’de yaşayanların, yeni yıl ve Noel kutlamaları için Doğu’daki akraba ve dostlarını ziyaret etmelerine izin verildi. Bu anlaşma 1966’ya kadar yenilendi. 1966’dan sonra ise ailevi durumlar ( doğum, ölüm, evlenme, hastalık ) özel izinler verilmeye başlandı. doğuda ise 1964’ten itibaren emeklilerin, Batı’daki yakınlarını ziyaret etmelerine izin verildi. Bu kişiler, 1961 ve 1983 yılları arasında Doğu Almanya’da geçiş verilen 383 bin 181 kişinin büyük bir kısmını oluşturuyordu.
Doğu Almanya, Aralık 1964 tarihinde Batı Almanya ve Batı Berlin’den gelen ziyaretçilere kullandıkları paraları değiştirme zorunluluğu getirdi. Haziran 1968’de de Batı Almanya ve Batı Berlin’den gelenlere para karşılığında alınan bir pasaport ve vize taşıma zorunluluğu getirildi. Bu ise Dreilin’den ve Helmstedt’deki kontrol noktalarında uzun kuyruklar oluşmasına sebep oluyordu.
Williy Brandt, Batı Almanya Başbakanı olduğunda iki Almanya arasındaki gerilimi azaltmak için yeni bir Doğu Politikası hazırladı. Bu politikayı Berlin içinde ve etrafında sükuneti sağlamaya yönelik pek çok anlaşma takip etti. İlk olarak, önceki Müttefikler Kontrol konseyi’nin dört işgalci gücünün elçilerinin 3 Eylül 1971’de gerçekleştirdiği toplantıda bir Berlin Anlaşması imzalandı. Bu anlaşmayla SSCB, Batı Berlin’e geçişi garanti ederken, Batı da bunun karşılığında Batı Berlin’in, Batı Almanya’nın bir parçası olmadığını kabul etti. Bu antlaşmayla Batı Berlin’de Amerika, Fransa ve İngiltere’nin sorumluluğu devam ediyor ama Batı Berlin’i temsil yetkisi Federal Almanya’ya geçiyordu. Sovyetler Birliği ise Doğu Berlin üzerindeki haklarını Demokratik Alman Hükümetine devretmeyecekti. Berlin Antlaşması’nın ardından Almanlarla daha çok detaylarla ilgili olan iki anlaşma daha yapıldı. Bunlardan birincisi, 17 Aralık 1971’de iki Alman hükümeti tarafından da kabul edilen ve Batı Almanya ile Batı Berlin arasındaki geçişleri kolaylaştıran bir anlaşma oldu. İkincisi ise, bu anlaşmadan 3 gün sonra Berlin Senatosu ile Batı Almanya arasında imzalanan ve Batı Berlinlilerin, Doğu’ya geçişini kolaylaştıracak ve her yıl 30 ( daha sonra 45’e yükseltildi ) gün orada kalmalarına olanak tanıyan anlaşma oldu.
Bu anlaşmalardan sonra Berlin’e gelişler ve Berlin’den gidişler bir anda çok hızlı bir şekilde arttı. Bir yıl sonra 21 Aralık 1972 tarihinde iki Alman hükümeti, ilişkileri normalleştirmek ve en sonunda UNO’ya ( o zamanki Birleşmiş Milletler ) katılmak için bir anlaşma imzaladı.
Berlin Duvarı Ne Zaman ve Nasıl Yıkıldı ?
Duvar, hem içten, hem de dışarıdan gelen baskıların neticesinde gün geldi çöktü. Sovyetler’in geçirdiği evrim, bu yıkılma sürecinde çok önemli rol oynadı. O zaman ki amacı, ülkesini dağılmaktan kurtarmak ve yeniden yapılanma ile şeffaflık üzerine kurulu bir politikayla yönetmek olan Mihail Gorbaçov, Mayıs 1989’da Batı Almanya’ya düzenlediği ilk resmi ziyarette Başbakan Kohl’e, meşhur Brejnev Doktrini ‘nin terk edildiği haberini verdi : Moskova artık uydu devletlerinde demokratikleşme hareketlerini şiddet kullanarak önleme taraftarı değildi. Bu kısa vadede Doğu Almanya için kelimenin tam anlamıyla ‘’ ölüm öpücüğü’’ olacaktı. Olayın hemen ardından 2 Mayıs günü Macaristan ‘’ Demir Perdeyi ‘’ kaldırmaya karar verdi ve Avusturya sınırını açtı. Bu hareketler, Almanların Batı Almanya’ya akmasına yol açtı. Diğerleri ise Prag ve Varşova’daki elçiliklerde Batı Almanya’da göçmen olmanın yollarını aradılar.
Altı ay içerisinde 220 bin Doğu Almanyalı, Batı ‘ya geçti. Bu arada Doğu Almanya’yı içeriden değiştirmek isteyen muhalefet grupları ise, kiliselerin şemsiyesi altında büyüdü ve Doğu Almanya’da gücü elinde tutan otoritelere karşı protesto gösterileri düzenledi. Leipzig’de Barış Gönüllüleri tarafından düzenlenen Pazartesi Gösterilerine, binlerce şiddet istemeyen gönüllü katılıyordu; ancak katılanlar arasında şiddetli polis müdahalesi de vardı. 4 Eylül’de bin kadar gösterici, 16 Ekim’de de 120 bin gösterici ‘’ Özgür seçim istiyoruz ‘’, ‘’ Buradan ayrılmıyoruz’’ ve ‘’ Biz halkız ‘’ şeklinde tarihe geçen sloganlar atıyordu.
7 Ekim tarihinde Doğu Almanya 40. Yıldönümü kutladı; ancak kutlamalar rejim aleyhinde bir protesto gösterisine dönüştü ve binden fazla kişi tutuklandı. Kutlamaların onur konuğu olan Gorbaçov, Cumhuriyet Sarayı’nın önünde ‘’ Gorbi, bize yardım et’’sloganı atan halk tarafından karşılandı. Bunu duyan Gorbaçov, ‘’ Kim geç kalırsa, bedelini hayatıyla öder ‘’ diyerek, bir bakıma olabilecekleri işaret ediyordu.
Duvarın resmi yıkılışı, 13 Haziran 1990’da Nernauer Caddesi’nden başladı. 300 Doğu Almanya sınır görevlisi ile başlayan yıkım işlemi, 600 asker, 13 buldozer, 55 kazım aracı, 65 vinç ve 175 kamyon ile tamamlandı. İki Berlin arasındaki duvar, bu olayı kutlamak için 6 bölümün saklanması dışında 30 Kasım günü tamamen ortadan kaldırıldı. Geri kalanlarda da 1991 yılında tamamen ortadan kayboldu. Beton duvarın parçalarıi öğütülerek yol yapımında kullanıldı. Duvardan koparılan 250 parça ise düzenlenen açık arttırmalarla 10 bin Mark ile 150 bin Mark arasında değişen fiyatlarla satıldı. Bugün Brüksel’deki Avrupa Birliği Parlamento binasının önünde bu parçalardan birini görebilirsiniz.
Bugün her ne kadar bir zamanlar durduğu yer, Berlin’in aşağı mahallerinde 20 kilometre boyunca kırmızı bir çizgi veya çift katmanlı kaldırım taşı ile işaretlenmiş olsa bile duvar, artık çok zor görülebiliyor. Geriye kalanlar sadece hatıra olsun diye saklanan parçalar. Berlin 1989 yılında tamamen değişmesine rağmen, yine de hiçbir şey duvarın kentte ve insanların zihinlerinde bıraktığı izi tamamıyla yok edemedi. Almaz yazar Peter Scheider dediği gibi; ‘’ Duvarın zihinlerden kaldırılması, aynı işin bir yıkım şirketi tarafından yapılmasından daha uzun sürecek. ‘’