Büyük Buhran ( 1929 – 1939) Nedir? Nedenleri, Sonuçları ve Özellikleri Nelerdir?

Photo of author

By Bilgio.Net

Büyük Buhran ( 1929 – 1939) Nedir? Nedenleri, Sonuçları ve Özellikleri Nelerdir?

Dünya bir anda fakirleşti. Ekonomi durdu. New York’tan başlayan kriz, dalga dalga tüm dünyaya yayıldı. Ve ortaya çıkan büyük ekonomik çöküşün akabinde yaşanan gelişmeler, kimilerine göre, İkinci Dünya Savaşı’na neden olan aşırı akımları iktidara getirdi.

1929’da Amerika’da başlayıp, Avrupa ve dünyanın diğer sanayileşmiş bölgelerine yayılan ve 1939’a kadar devam eden bu büyük ekonomik çöküş ( Great Depression ) ya da dilimizde daha bilinen şekli ile Büyük Buhran ( Büyük Bunalım ya da Büyük Depresyon olarak da geçer ), sanayileşmiş Batı dünyasının gördüğü en ciddi ve en uzun bunalım olmuştu. Her ne kadar Amerika bu depresyona altı ay önce girmiş olsa da Büyük Buıhran’ın tam olarak 1929 Ekim’inde New York Menkul Kıymetler Borsası’ndaki ( Wall Street ) hisse senedi fiyatlarının feci bir şekilde düşmesiyle başladığı söylenebilir.

Üç yıl boyunca hisse değerleri devamlı suretle düştü. Binlerce bireysel yatırımcıyı harabeye çevirmesinin yanında hisse senetlerindeki bu keskin düşüş, bankaları ve diğer finansal kurumları,  özellikle de portföylerinde hisse senedi bulunduranları oldukça zora soktu. Nihayetinde birçok banka borçlarını ödeyemez duruma geldi; 1933’e gelindiğinde Amerika’daki 25 bin bankadan 11 bini iflas etmişti. Bu bankaların iflasıyla birlikte ülke ekonomisinde güven kaybı oluştu. Bu durum, harcamaların, talebin ve bu nedenle de üretimin en düşük seviyelere inmesine yol açtı. Böylece enflasyon daha da kötüleşti. Sonuç; üretimin çok ciddi bir şekilde düşmesi ve işsizliğin de yine aynı şekilde artması oldu. 1932’ye gelindiğinde Amerika’daki tekstil sektörünün üretim miktarı, 1929’dakine oranla yüzde 54 düşmüş, işsiz sayısı da 12 milyondan 15 milyona çıkmıştı. Diğer bir deyişle toplam iş gücünün yüzde 25-30’u işsiz kalmıştı.

Büyük Buhran, Amerika’da başlamış, ancak Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Amerika ve Avrupa ekonomileri arasındaki derin ve özel ilişkilerin göz ardı edilmesinden dolayı dünya çapında bir ekonomik bunalıma dönüşmüştü. Amerika, savaştan sonra, savaşın kendisinden ve savaş tazminatlarından dolayı zor durumda olan ülkeler veya savaş tazminatı ödeyen Almanya ve diğer yenik ülkelerden dolayı ulusal ekonomisi zayıflayan Avrupa için en büyük finansör ve kredi sağlayıcı olarak çıkmıştı. Amerikan ekonomisi çökünce Avrupa’ya akan yatırımlar da kurudu ve burada kurulmaya çalışılan refah sistemi de çökmeye başladı.

Buhran en çok Amerika’ya borcu olan Almanya ve Büyük Britanya gibi ülkeleri vurdu. 1929’un sonlarına doğru Almanya’daki işsizlik oranı keskin bir şekilde artmaya başladı ve 1932’nin başlarında işsiz sayısı, toplam iş gücünün yüzde 25’ine tekabül eden 6 milyona ulaştı. Büyük Britanya nispeten daha az etkilenmişti; ancak sanayisi ve ihracat sektörü İkinci Dünya Savaşı’na kadar derinden etkilenmiş bir şekilde kaldı. Diğer ülkeler bu çöküşten, 1931 yıllarına doğru etkilenmeye başladı. Neredeyse bütün ülkeler, yani gümrük vergileri koyarak, olanları arttırarak ve ithalata kota getirerek yerli üretimi arttırmanın yollarını aradı. Bu sıkı uygulamaların etkisi, uluslararası ticaret hacminin çok ciddi bir şekilde düşmesi şeklinde kendisini gösterdi. Ülkeler ardı ardına ithalata sınır koyunca, 1932 yılında dünya ticaret hacmi neredeyse yarı yarıya düşmüştü.

Büyük Buhran politik arenada da çok etkili olmuştu. Ekonomik stres, 1932 sonlarında Demokrat Partili Franklin D. Roosevelt’in Amerikan Başkanı seçilmesine yol açtı. Roosevelt, ekonomik yapıda birçok değişiklik yaptı ve iyileşmeyi sağlamak için büyük çaplı imece/kamu projelerini hayata geçirdi. Bu aktif müdahaleye rağmen yüksek işsizlik oranı ve ekonomik durgunluk sürdü. Tablolara göre bazı değerlerde düşme olsa da İkinci Dünya Savaşı başlamadan önce işsizlik oranı yüzde 15 idi.

Savaşın başlamasıyla denizaşırı ülkelerin, Amerikan silah şirketlerinden silah ve cephane talep etmesiyle işsizlik oranı çok hızlı bir şekilde düşüşe geçti. Buhran, Amerika’nın savaşa girdiği 1941 yılında tamamen son buldu.

Büyük Buhran, Avrupa’da radikal güçlerin kuvvetlenmesine ve liberal ekonominin ise itibar kaybetmesine yol açmıştı. Almanya’daki ekonomik çöküntü, Adolf Hitler’in 1933’te iktidarı ele geçirmesinin yolunu açacaktı. Nazilerin geniş çaplı imece projeleri ve cephane üretimini çok hızlı bir şekilde genişletmeleriyle, Buhranın Almanya’daki etkisi 1939’da sonra erdi. Zira ülke savaş ekonomisine geçiş yapmışı.

Büyük Buhran Neden Patlak Verdi?

Etkisi çok az da olsa Büyük Buhran’ın sebepleri arasında 1920’li yıllardaki refahın ve bu durumun getirdiği rahat psikolojinin Amerikan ekonomi içindeki dengesizlikleri ve zayıflıkları örtmesi de sayılabilir. Büyük Buhran, ülkenin politik ve mali kurumlarının 1930’larda başlayan ekonomik düşüşle baş edemeyeceğinin yanında bu zayıflıkları da ortaya çıkarmıştı. Büyük Buhran’dan önce hükümetler geleneksel olarak bu düşüşlere pek müdahale etmiyorlar, gerekli ekonomik müdahaleleri yapmak için kişisel olmayan piyasa güçlerini kullanıyorlardı. Ancak bu piyasa güçleri, buhranın ilk zamanlarında tek başlarına istenilen ekonomik düzelmeyi sağlayamamıştı ve bu durumun acı bir şekilde de olsa keşfi, Amerikan ekonomisinde köklü değişiklikler yapılmasına yol açtı.

Buhrandan sonra hükümet müdahalesi, vergilendirme, sanayi düzenlemesi, kamu işleri, sosyal sigorta, sosyal yardım kurumları veya açığa dayalı harcamalar, Pazar ekonomisine sahip sanayileşmiş ülkelerde ekonomik istikrarı sağlamak için kullanılan başlıca metotlar haline geldi.

Buhran, ekonomi teorilerinde ve hükümet politikalarında da köklü bir değişime sebep oldu. 1920’lerde hükümetler  ve iş adamları 19, yüzyıldan kalma bir inanışla refah seviyesinin, hükümetlerin iç ekonomiye müdahalesinin, uluslararası ticarette sınırlamaların düşük olmasıyla, para piyasalarının sabitlenmesi ve kolay bir şekilde diğer ülkelerin parasına dönüştürülebilmesiyle çok yüksek olacağına inanıyorlardı. 1930’larda buna inananların sayısı oldukça azalmıştı.

Latin Amerika gibi ekonomileri hammadde ihracatına bağlı olan ülkeler, 1920’lerin sonundan bu yana zaten ekonomik bunalım yaşamaktaydı. Daha etkin tarım metotları ve teknolojik değişiklikler, tarım ürünlerinin arzının talepten daha hızlı bir şekilde yükselmesi anlamına geliyordu ve bunun neticesinde fiyatlar düşüyordu. Sonuçta bu üretici ülkelerin hükümetleri, malları stoklamaya başladı. Ancak bu stoklama işi de Amerika ve Avrupa’dan alınacak borçlarla yapılabiliyordu. Bu borçlar alınamayınca stok edilen mallar piyasaya sürüldü; bunun sonucu olarak fiyatlar düştü ve hammadde üreten ülkelerin gelirleri çok keskin bir düşüş yaşadı.

Büyük Buhran’ın Sonuçları Nelerdir?

Büyük buhran dünya genelinde çok hızlı bir şekilde yayılmıştı, çünkü hükümetler müdahaleleri çok yetersiz kalmıştı. Hükümetler, ihracat gelirlerinin çok fazla düştüğünü görünce aşırı tepki göstererek ithalata çok sıkı gümrük vergisi uygulamaya başladılar ve ticareti azalttılar. Dahası,  o zamanın ekonomi teorisi tarafından desteklenen tek politika deflasyon ( enflasyonun tam tersi olarak fiyatlardaki düzenli düşüş ) olduğundan dolayı bütün hükümetlerin ilk tepkisi harcamaları kesmek oldu.  Sonuç olarak tüketici talebi ciddi şekilde düştü. Deflasyoncu politikalar, kritik bir şekilde döviz kurlarına bağlıydı. Paraların değerini altına bağlayan Altın Standardı’na göre hükümetler sabit döviz kurlarını değiştirmeden devam ettirdiler. Ancak buhran süresince, bankalar para almaya ve paralarını içerde tutmaya ikna etmek için faiz oranlarını yüksek tutmaya zorlandı. Fiyatlar düştükçe faize yatırılan geri ödemeler reel olarak arttı ve hem işletmeler hem de bireyler için borç para almak çok maliyetli hale geldi. Birinci Dünya Savaşı, bu tür politik güvensizliğe yol açmış ve buhranı durdurmak için yapılacak uluslararası bir müdahale imkansız hale gelmişti.

1931 yılında Amerika’daki bankalar Avrupa’daki fonlarını çekmeye başladı; bu, Avrupa parasının satılmasına ve ardından birçok Avrupa bankasının çökmesine yol açtı. Bu noktada hükümetler ya Almanya’da olduğu gibi kambiyoyu kontrol etmeye ya da Büyük Britanya’da olduğu gibi paranın değerini düşürmeye başladılar. Bunun nihayetinde ise ‘’ altın standardı ‘’ düştü.

Büyük Buhran’da Liberal Politikalar İtibar Kaybetti

Büyük Buhran, büyük politik uygulamalara yol açmıştı. Almanya ve Japonya gibi ülkelerde buhrana karşı uygulanan metotlar, militarist yönetimlerin yükselmesine sebep olmuştu ve bu ülkeler, İkinci Dünya Savaşı’na yol açan sınırlı dış politika uygulamasını benimsemişlerdi. Amerika ve Büyük Britanya gibi ülkelerde ise hükümet müdahaleleri, kaçınılmaz bir şekilde sosyal yardım sistemlerinin ve İkinci Dünya Savaşı’nı takip eden günlerde kontrollü ekonomilerin oluşmasına yol açmıştı. Amerika’da Roosevelt 1933 yılında Başkan seçilmiş ve az önce belirttiğimiz gibi, sokak temizliği ile posta ofislerinin boyanması gibi iş şemaları ile işsizliğin azaltılmasını içeren ve hükümetlerin ekonomiye müdahale edebileceği ‘’ New Deal ‘’ ( Yeni Anlaşma ) olarak bilinen ekonomi programını hayata geçirmişti.

Kapitalizmin serbest piyasa ekonomisinden devletçiliğe kısa süreli bir geri adım olarak yorumlanan ‘’ New Deal ‘’, temel olarak depresyon tarafından ezilen çalışan sınıfın şartlarını iyileştirmeyi hedefliyordu. Kimi ekonomistlere göre ‘’ New Deal ‘’ depresyon etkilerini ortadan kaldırmamakla birlikte, Amerikan toplumunun üzerinde büyük etkisi oldu. Hükümet, iş adamları ve sanayiciler arasında ilişkiyi yeniden düzenledi. New Deal’e kadar Amerikan halkı geleceğini özel sektörde görüyordu. Depresyonun ardından yüzünü başkente çevirerek Federal hükümetin ekonomiye müdahalesini bekler oldu. Sanayici ve iş adamları Amerika’daki tek belirleyici güç olmaktan çıktı ve sahneye hükümet ve işçi sendikaları da çıktı. Amerikan hükümeti, Merkez Bankası Sistemi aracılığıyla para yönetimi üstlendi. İşverenler, işçi sendikaları ve hükümetin oluşturduğu sacayağı İkinci Dünya Savaşı’nda bir bütün olarak hareket etti. İşçiler istikrarlı bir iş gücü garanti ederlerken, hükümet yalpalamayan, iniş çıkışların hırpalamadığı istikrarlı bir piyasa garanti etti. İşverenlere gelince, onlar hem hükümetle, hem de işçilerle uzlaşmak yoluna gittiler. Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu ( IMF), Depresyon şartlarında kuruldu.

Amerika ekonomisinin büyümesi aslında yeniden silahlanma sayesinde olmuştu. Almanya’da Hitler daha işgalci politikaları benimsemiş ve bu da daha fazla iş imkanı oluşturmuştu ve nihayetinde 1939 yılında işsizlik tamamen ortadan kalkmıştı. Aynı yıl içerisinde hükümet tarafından da ödenen yeniden silahlanma sanayisi en çok kazandıran iş olmuştu. Enflasyonu düşük tutmak için  ticari kontroller arttırılarak tüketim azaltılmıştı. 1939 yılında Almanya’nın gayri safi milli hasılası 1929 yılındakinden yüzde 59 fazlaydı ve bu büyüme, büyük oranda silah ve makine üretimi sayesinde olmuştu.

Büyük Buhran Milliyetçiliği Tetikledi ve Savaşın Kapısını Açtı

Büyük Buhran, dünyada 50 milyon insanın işsiz kalmasına, dünyadaki toplam üretimin yüzde 42 oranında ve dünya ticaretinin de yüzde 65 oranında azalmasına neden oldu. 1929 yılına kadar dünyada oluşan diğer krizlere bakıldığında dünya ticaretinin en fazla yüzde 7 oranında düştüğü düşünülürse, 1929 Buhranı’nın önemi daha iyi anlaşılabilir. Tabii ki bu kriz sadece insanların cebini değil, aynı zamanda dünya politik sistemini de etkilemiş, büyük çalkantılara sebep olmuştu.

Kennedy, Foreman-Peck ve Kaldor gibi bazı siyaset bilimci ve iktisatçılar, söz konusu buhranın olmaması durumunda 20, yüzyılı etkileyen Hitler, Roosevelt gibi liderlerin ortaya çıkamayacağını iddia ederler. Hatta bu isimlere göre,  Sovyet Sistemi de, ciddi bir ekonomik rakip ve dünya kapitalizmine bir alternatif olarak, Büyük Buhran sonucu ortaya çıkmıştır. Buhranın yarattığı sonuçlar tüm dünya için bir felaket olmuş, hem siyaset hem de kamusal düşünceler üzerinde etkileri olmuştur. Sonuç olarak 1930-1931 yılları arasında on iki ülkenin onunda askeri darbeyle olmak üzere hükümet ve rejim değişikliği gerçekleşmiştir.  Büyük Buhran’ın bu değişim sürecinde Amerika Birleşik Devletleri başkanı Herbert Hoover gibi sağ partiler, Avustralya ve İngiltere’deki gibi sol partiler yerlerini karşı görüştükeli partilere bırakmıştır. Bu siyasal çalkantılar, Japonya ve Almanya’da ulusalcı, savaş yanlısı ve fiilinden saldırgan partilerin zafer kazanmasına neden olmuştur. Bu gelişme, çoğu iktisat tarihçisi tarafından, Büyük Buhran’ın en uzun vadeli ve uğursuz sonucu olan İkinci Dünya Savaşı’nın kapılarını açtığı şeklinde yorumlanmıştır.

Buhran sonucu Batı Avrupa’da radikal sağın gücü hızla artarken, sol görülmemiş bir biçimde güç kaybetmiştir. Solun bu şekilde zayıflaması, sadece komünist sınırlar içinde kalmamıştı. Örneğin, Hitler’in zaferiyle birlikte Alman Sosyal Demokrat Partisi tamamen ortadan kalkarken, Avusturya’da Sosyal Demokrat Partisi dağılmıştı. Aynı şekilde, İngiliz İşçi Partisi 1931’de üyelerinin yarısını kaybetmiş ve 1913’e kıyasla büyük bir güç kaybetmişti. Büyük Buhran’ın dünya siyasi tarihine bıraktığı en büyük hediye olan milliyetçilik hareketleri, 1932’de Avrupa başta olmak üzere tüm dünyada hızlı bir silahlanma savaşının başlamasına neden olmuştur. Bu süreç 1939 İkinci Dünya Savaşı’nın hazırlık aşaması olarak tanımlanmaktadır. Bunlara paralel olarak Büyük Buhran döneminde liberal anlayış büyük yara almış ve dünyada ekonomik-politik hegemonya için yarışan aktörler arasına Marksist komünizm de dahil olmuştu. Bu gelişmeler, öncelikle Avrupa’yı hızlı bir silahlanma sürecine sokmuş, bu sürecin ardından ise 1939’da İkinci Dünya Savaşı başlamış ve dünya güçlerinin büyük bir mücadelenin içine girmesine neden olmuştur.

İkinci Dünya Savaşı Buhran’a ilaç oldu. Savaşla birlikte Amerikan fabrikaları yurtdışından gelen silah ve malzeme taleplerini karşılayamaz oldu. İşsizlik ortadan kalktı, ekonomi şaha kalktı. Amerika’nın 1941’de savaşa girmesiyle birlikte Büyük Buhran’da sona erdi. Özetle Büyük Buhran, dünya ekonomileriyle birlikte siyasi ve sosyal dengelerini sarsmış ve yeni denge merkezciklerini ortaya çıkarmıştı.

Yorum yapın