Uydu İletişimi Nedir ? Ne Zaman, Nerede ve Kim Tarafından İcat Edilmiştir?
Uydu, ya daha büyük bir gök cismi etrafında dönen başka bir gök cismi ya da Dünya, Ay veya başka bir gök cismi çevresinde dönmesi için tasarlanan insan yapımı cisim ( araç ) olarak tanımlanıyor. Günümüzün modern uydu iletişim ağına temel olan ilk proje İkinci Dünya Savaşı sonrasında Sovyetler Birliği ile Doğu Avrupa arasındaki radyo sinyallerini saptamak ve izlemek amacıyla tasarlanmıştır. Özünde Ruslara karşı casusluk amaçlı bir aygıt olmakla birlikte, ilk iletişim uydusu aslında Sovyetler Birliği tarafından Sputnik Programı çerçevesinde 4 Ekim 1957’de yörüngeye yerleştirildi ve ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki 1960’larda ortaya atılan tabirle ‘’ Uzay Yarışı ‘’ böylece başladı. Gafil avlanan Amerikalılar aslında iletişim uyduları fırlatma niyetlerini 1955’te açıklamışlardı ve Sovyetler’in erken davrandığını görünce şaşkına döndüler. Amerika bu hamleye 31 Ocak 1958’de Explorer 1 adlı kendi yapay uydusunu uzaya fırlatarak karşılık verdi.
Bununla birlikte, 1957’de gündeme gelen uydu iletişimi fikri aslında yeni değildi. Yerçekimi kuvveti ve gezegen hareketleri üzerine çalışmalar yapan İngiliz fizikçi ve matematikçi Isaac Newton ( 1642 – 1727) teorilerini Dünya Sistemi Üzerine İncelemeler ( De mundi systemate-A Treatise of the System of the World ) adlı kitabında topladı. Ölümünden bir yıl sonra yayınlanan kitap, yörünge uyduları üretme olanağını ilk kez ele alan eserdi. Ardından, 1879’da bilim kurgu yazarı Jules Verne ( 1828 – 1905) Begüm’ün 500 Milyonu ( The Begum’s Millions ) adlı romanında yapay uyduları tasvir etti. 1903’te Rus bilimci Konstantin Tsiolkovsky ( 1857 – 1935) Jet Motorlu Aygıtlarla Uzay Keşfi ( Explaring Space Using Jet Propulsion Devices ) adlı kitabında uzay mekiği fırlatmak için roket kullanımı üzerine ilk akademik araştırmayı yayınladı. Ondan yirmi beş yıl sonra, Herman Potoenik ( 1892 – 1929) yörünge uydularının hem sivil hem de askeri amaçlı kullanımını anlattı. Ayrıca uzay mekiğiyle Dünya arasında iletişim aracı olarak radyo teknolojisinin kullanılabileceğinden söz etti.
Ancak bu fikri ciddi olarak ilk kez başka bir bilim kurgu yazarı olan Arthur C. Clarke ( 1917- 2008) Wireless World dergisi için Ekim 1945’te yazdığı ‘’ Dünya Dışında İletişim – Roket İstasyonları Dünya Çapında Radyo Erişimi Sağlayabilir mi ? ( Extra Terrestrial Relays- Can Rocket Stations Give World-Wide Radio Coverage ) başlıklı bir makalede ele aldı. Makalede yörüngede dönerek tüm gezegeni kapsama alanına alan uydu ağlarının yüksek hızlı küresel iletişim sağlama olasılığı ele alınıyordu. Sonra ABD Ordusu mevcut teknolojisi daha yakından incelemeye başladı ve ertesi yıl, 1946’nın Mayıs ayında, askeri silahların uzun vadedeki geleceğini araştırmak amacıyla başlatılan Şerit Projesi ( Project Rand ), ‘’ Dünya Çevresinde Dönen uzay Gemisi İçin Deneysel Ön Tasarım ‘’ ( Preliminary Design ofan Experimental Worl-Circling Spaceship ) başlıklı bir rapor yayınladı. Raporda söz konusu teknoloji, ‘’ yirminci yüzyılın en güçlü potansiyele sahip bilimsel araçlardan biri ‘’ olarak nitelendiriliyordu.
Ne var ki herkes bu kadar hevesli değildi. ABD Hava Kuvvetleri, yayınladığı bir bildiriyle uyduların herhangi bir askeri kullanım potansiyeli olduğuna inanmadıklarını açıkladı ve uyduların ‘’ bilim, siyaset ve propaganda aracı ‘’ olduğunu ileri sürdü. Bununla birlikte, iletişim uyduları fikrini elinin tersiyle iten yalnızca ABD Hava Kuvvetleri değildi.
13 Ocak 1920’de New York Times dergisi, Konstantin Tsiolkovsky’nin teorisine dair tartışmalara atfen editörün ‘’ bir roketin dünya atmosferinden çıkmasının asla mümkün olmayacağını ‘’ öngördüğü bir makale yayınladı. 1926’da Amerikalı muci Lee de Forest ‘’ İnsanları ardışık ateşlemeli bir rokete bindirip bilimsel gözlemler için Ay’ın çekim alanına göndermek, sağ salim Ay yüzeyine indirmek, sonra da Dünya’ya döndürmek mi? Bütün bunlar ancak Jules Verne’e yakışan çılgınca düşler. Adım gibi eminim, gelecekte ne gibi teknolojik gelişmeler olursa olsun, böyle bir seyahat asla gerçekleşmeyecek,’’ dedi. Bu düşüncesinde yalnız da değildi. Zira 1961’de, yani ilk uydunun başarıyla fırlatılmasından üç yıl sonra, Federal İletişim Komisyonu FCC’nin önceki başkanı T.A. M. Craven kesinbir ifadeyle ‘’ iletişim amaçlı uzay uydularının Amerika içinde daha iyi telgraf, telefon, televizyon ve radyo hizmetleri sağlamak için kullanılma şansının kesinlikle olmadığını ‘’ söyledi. Uydular konusunda böyle genel bir olumsuz yaklaşım vardı. Öyle ki 29 Aralık 1948’de ABD Savunma Bakanı James Forrestal, 1958 yılının baharında yörüngeye uydular yerleştirme çalışmalarını koordine ettiğini açıklamış ama sonraki bakan ‘’ Herhangi bir Amerikan uydu programından haberim yok ‘’ demişti. Elbette bu, Soğuk Savaş olarak adlandırılan dönemde Amerikan yetkilileri gizliliği korumak amacıyla başvurduğu bir saptırma yöntemi olabilir.
Benzeri yalanlamalar ve sonraki kuşakların en iyi düşünürlerinden bazılarının olumsuz öngörülerine rağmen uydu aracılığıyla ilk televizyon yayını 1964 yılında gerçekleştirildi. Bu yayınla Japonya’nın ev sahipliğinde yapılan Yaz Olimpiyatları Amerika’daki evlerden canlı olarak izlendi. Arthur C. Clarke, Wireless World ‘da yayınlanan makalesi nedeniyle birçok bilim kurgu yazarı tarafından iletişim uydularının mucidi olarak görülür. Gerçekte bu, ABD Deniz Kuvvetleri ve onun Ay’dan Aktarmalı İletişim Projesi sayesinde mümkün olmuştur. Bu proje ile geliştirilen güvenilir teknoloji, Ay’ı doğal bir iletişim uydusu gibi kullanarak onun yüzeyinden yansıyan radyo dalgalarını saptayıp yeryüzüne aktarıyordu. Bu iddialı EME İletişim Projesi, ayrıntılı olarak ilk kez Arthur C. Clarke tarafından tasavvur edilen, günümüzün modern uydu iletişim ağının önceliğiydi.
Clarke, ileri görüşlülüğü karşılığında 1963 yılında Franklyn Enstitüsü Stuart Ballantine Madalyası aldı ve iki kez Britanya Gezegenler Arası Cemiyeti’nin başkanlığını yaptı. 1960’larda dünyanın önde gelen bilim kurgu yazarlarından biri olarak ün yapan Clarke, çok ses getiren 2001: Bir Uzay Efsanesi de dahil olmak üzere pek çok kurgusal ve gerçek konulu kitaba imza attı. Ölümünden kısa süre önce 2008 yılının Mart ayında verdiği kısa bir mülakatta Clarke’a ‘’ Uydu iletişiminin dünya için gerçekten bu kadar önemli hale geleceğini tahmin ediyor muydunuz? ‘’ diye sorulmuştu. Clarke, bu soruya, ‘’ Uydu iletişimi fikrinin patentini neden almadığım çokça soruluyor. Hep aynı cevabı veriyorum: Patent gerçekten dava edilmesi gereken bir lisans, ‘’ diye şifreli bir yanıt vermişti. Clarke, edebiyata hizmetlerinden dolayı 2000 yılı Mayıs’ında şövalyelik unvanı aldı. Sabit konumlu iletişim ve hava durumu uyduları yörüngesi, onun ileri görüşlülüğüne atıfla gayri resmi olarak ‘’ Clarke Yörüngesi ‘’ ya da ‘’ Clarke Kuşağı ‘’ diye adlandırılır.