Yunan Sanatı Nedir? Özellikleri Hakkında Kısa Bilgiler
Prehistorik Dönemi, Minos ve Miken Sanatlarını bir kenara bırakacak olursak Yunan Sanatının asıl olarak M.Ö. 8. Yüzyılın sonlarından itibaren başladığını söylemek yanlış olmayacaktır. Ticaretin ve doğu ülkeleri ile ilişkilerin gelişmesi, özellikle Suriye’den etkilenerek gelişen sanatsal biçimler ve eğilimler bu dönemim Doğululaşma Dönemi olarak anılmasına neden olmuştur. Bu etkilerin rolü kopyacılık değil uyarlama çabası biçiminde olmuştur. Heykel ve mimarlık ürünleri bu dönemle birlikte 7. Yüzyıl ortalarında da verilmeye başlamıştır. Yaşanan gelişmelerle birlikte Arkaik Dönem başlamıştır.
Arkaik Dönemin en önemli ürünleri kore ve kouros adları verilen kadın ve erkek heykelleridir. Bunlarla anıtsallık ağır basan bir özelliktir ve Mısır Sanatı’nı çağrıştırır. Ne var ki, Mısır heykellerinde bu biçimlenme özellikleri bir araştırma çabasının ilk aşaması olmalarından kaynaklanmaz; aksine, bunlar kesin biçimde saptanış kararlı bir üslubun örnekleridir. Oysa Arkaik Yunan heykelinde söz konusu olan şey, ileride geliştirilecek bir natüralist davranışın ilk ve doğal olarak henüz olgunlaşmamış erken ürünlerini verme çabasıdır.
Miken uygarlığının yıkılışından M.Ö. 8. Yüzyıla kadar uzanan yaklaşık beş yüz yıllık dönemde kayda değer bir mimari eserden bahsetmek zordur. Bu yüzyılda yapılan mimari eserlerde kerpiç ve ahşap malzeme, süslemede ise terracotta levhalar kullanılmıştır. M.Ö. 6. Yüzyılın başlarından itibaren kesme taş kullanımı başlamış ve Yunan Sanatının son dönemlerine kadar harçsız bir biçimde ana yapı malzemesi olarak kullanılmıştır.
Yunan mimarisinin temel yapıları, her dönemde tapınaklar olmuştur. 6. Yüzyıl sonlarında kadar tapınakların plan özelliklerinde olgunlaşma çabası dışında pek bir değişim gözlenmez.
Bir Yunan tapınağının ana nüvesini naos oluşturur. Bu kesimin plan düzeninin megarondan kökenlendiği söylenebilir. Naosun çevresi tiplere göre değişebilir sayıda sütundan oluşan bir peristille çevrilidir ve yapı krepis denilen basamaklı bir podyum üzerinde yükselir.
Bu tapınaklarda naosa yalnızca rahipler girerdi be önemli törenler dışarıda yapılırdı. Bu nedenledir ki tapınaklarda içe mekanın önemli bir işlevselliği olmazken dış görünümde kütlesellik, anıtsallık öne çıkmıştır.
Temel özellikler aynı kalmakla birlikte anlatım tarzlarında bazı farklılıklar oluşmuş ve Dor, İyon ve Korint düzenleri meydana gelmiştir.
M.Ö. 5 yüzyılın başlarından itibaren Yunan heykelciliği ile birlikte, önceki uygarlıklardan farklı olarak gerçekçi sanata yönelme görülür. Doğal gerçeklerin yansıtılması çabası öncelikli bir uğraş haline gelmiştir.
Resim sanatında da benzer eğilimler olduğu tahmin edilmektedir. Ancak vazo resimlerinde mimarinin aksine daha ilkel teknikler ve daha az ülküleştirme unsuru görülmekte, konular ise günlük yaşamdan betimlemeleri içermektedir. Bu niteliği ile bir halk sanatı özelliği taşıyan söz konusu vazolar, halkın günelik yaşamı için üretilmişlerdir.