Hormonal Sistem Nedir ? Özellikleri ve Görevleri Nelerdir ?
Hormonal sistemin bedenimizdeki haberleşmenin yürütücüsü olarak tüm sistemler içerisinde başat bir görevi vardır. 100 trilyon hücre, bu sistem sayesinde birbirinden haberdar olur. Siz bu satırları okurken kalbinizin nasıl atacağı, ne kadar hücre üretilip ne kadarının vücuttan atılacağı, şeker seviyenizin ve dolaşımı sağlamak için kan basıncınızın ne olacağı sizin haberiniz dahi olmadan bu sistem sayesinde organize edilir. Peki Hormon Nedir ?
Hormon Nedir ?Ne İşe Yarar ?
Hormonlar bedenin haberleşmesi için özel olarak görevlendirilmiş proteinlerdir. Bedenin faaliyetlerinin düzenlenmesinde görevli bu elemanlar, büyümeden üremeye kadar pek çok alanda çalışırlar. Bunu da taşıdıkları mesajlar aracılığıyla yaparlar.
Vücudumuzda bulunan 100 triyon hücrenin bağlantısı ve oluşturulacak aksiyonları hormonlar aracılığıyla sağlanır. Büyüme hormonlarından cinsiyet hormonlarına, sindirimi uyaran hormonlardan metabolizmayı organize eden tiroit hormonlarına kadar bütün sistem, bir aile gibi vücudumuzun organizasyonunda görev alır.
Hipofiz Bezi Nedir ?Ne İşe Yarar ?
Bu kalabalık ailenin reisi hipofiz bezidir. Beynimizde koruma altına alınmış olan hipofiz bezi, bir bezelye tanesi büyüklüğünde ve yaklaşık 0,5 gr ağırlığında bir et parçasıdır. Bir orkestra şefi gibi hareket eden bu bez, emirlerini hormon adı verilen moleküller ile diğer hücrelere bildirir. Hipotalamus denen yapıdan gelen bilgilere göre hücreleri yönlendirir. Hangi bölgenin neye, ne kadar ihtiyacı olduğunu algılayarak ihtiyaca göre diğer sistemlere gönderdiği hormonlarla bu işleyişi koordine eder.
Hormonal sistemde üretilmesi veya üretimi durdurulması gerekenler, gelen bilgilere göre organize edilir.
Bu işlemlerde emir komuta zinciri işler. Çünkü bu sistem DNA’mızdan gelen bilgiler hareket eder. Kalbimizin ne zaman, ne kadar atacağına, kan dolaşımının hangi hızda olması gerektiğini, büyümenin ne zaman kadar devam edeceğini, sistemin erkeğe mi yoksa kadına göre mi tasarlanacağını bilir. Karbonhidrat ve yağ metabolizmasını düzenler. Arada protein yapımını arttırır. Tansiyonumuz düştüğünde damarları kasarak kan basıncını yükseltir. Hipofiz bezi, anne sütünün oluşturulup arttırılmasına, yazın plajdaki bronzlaşmaya, ihtiyaç halinde vücut su miktarının arttırılmasına kadar birçok görevi DNA’dan aldığı bilgileri yerine getirir. Bu görevleri de salgıladığı kimyasal yapıları birbirinden farklı 20 kadar hormon ile gerçekleştirir.
Hormonların Vücudumuzdaki Yolculuğu
Aktivasyonda görevli hormonlar hiç tanımadıkları yerlere, bilmedikleri hücrelerle bağlantı kurmak için gittiklerinde gönderilen hormonun koruma altına alınması gerekir ki uzun yolda başına bir iş gelmesin. Bunun için özel bir paket sistemi geliştirilmiştir. Bu sistemde DNA’daki bilgilere göre dizayn edilen hormonlar, endoplazmik retikulumda özel bir zar ile çevrilerek koruma altına alınırlar. Hormon ancak bu aşamadan sonra hedef hücreye doğru doğru yola çıkacak hale gelir. Her bir hormonun kendine ait özerk hücreleri vardır. Hedef hücreye ulaşıncaya kadar diğer hücreler tarafından fark edilemeyen hormonlar ancak hedef hücrelere ulaşınca yapması gereken değişiklikleri yapar.
Dolaşım sistemimizde ortalama 1 litre kanda, 1 gramın milyarda biri ile milyonda biri arasında hormon bulunur. Bu kadar hormon dahi vücudumuzdaki faaliyetler için yeterlidir. Bu nedenle hücre faaliyetleri için kandaki hormon seviyeleri önem arz etmektedir. Kanda hormonların ne miktarda ve ne zaman yer alacağı, sistemlerden gelen bilgilere göre organize edilir. Peki hormonların fazla çalışması söz konusu olur mu ? Olursa vücut bunu nasıl engeller ?
Hormon Fazlaysa Neler Olur ?
Hormonların etki ettikleri organlar gereğinden fazla çalışırsa bir alarm durumu olur ve ilgili organ kendisini harekete geçiren hormonlar üreten salgı bezine bir mesaj gönderir. Bu mesajın anlamı ‘’ Artık beni uyarma, yeterli çalışmayı yaptım’’ dır. Uyarıyı alan merkez üretimi yavaşlatarak organların uyarılmasını azaltır. Sinir sistemi, geri bildirim ve uyarıların taşınmasında da aktif görev alır. Bu yüzden sinir sistemimizde oluşabilecek bozukluklar bu iletilerin merkez, tarafından algılanmasını yetersiz hale getirip hormonlar faaliyetleri bozabilir. Hormonal aktivasyonun merkezinde hipofiz bezi olduğunu söylemiştim. Ancak hipofiz bezi de çalışmasında yardımcı merkezlere ihtiyaç duyar. Bu yardımcılar, tiroit bezleri, paratiroit bezleri, böbreküstü bezleri ve eşey bezleridir.
Tiroit ve Paratiroit Bezi Nedir ? Ne İşe Yarar ?
Tiroit ve paratiroit bezleri metabolizmamızın düzenlenmesinde çalışır. Tiroit bezlerinden üretilen tiroksin hormonu bütün vücuda etki ederek hücrelerin kullanacağı oksijen miktarını belirler. Tiroksin hormonu artarsa oksijen tüketimi ve enerji üretimi de artar. Tiroksin hormonu salınımı azalırsa metabolizma yavaşlar, doku sıvısında su ve sodyum miktarı, kanda ise kolesterol yükselir.
Kemik sistemimiz için olmazsa olmaz minereller kalsiyum ve fosfordur. Bu iki mineral tiroit bezinden salınan kalsitonin ve paratiroit bezinden salınan parathormon tarafından organize edilir. Kalsitonin, kalsiyumu kemiklerde depolarken, parathormon ise kandaki kalsiyum seviyesinin düşmesine bağlı olarak kemiklerden kana kalsiyum geçmesini sağlar.
Böbreküstü Bezler Nedir ? Ne İşe Yarar ?
Böbreküstü bezlerden salgılanan adrenalin hormonu bir acil çıkış kapısıdır. Yolda yürürken bir anda üzerinize kocaman bir köpeğin saldırdığını düşünün. Ne yaparsınız ? Tabi ki kaçarsınız. Ama bunu yapmadan önce kaslarınızın kasılarak kalp atışlarımızın hızlanması, yani sistemimizin kaçışa hazır olması gerekir. Bütün bu hazırlık işlemleri adrenalin hormonuyla sağlanır. Peki adrenalin hormonunun salınımı nasıl uyarılır ?
Tehlike durumunda beynimiz böbreküstü bezlerine emir göndererek adrenalin hormonu salınımını başlatır. Kana salınan adrenalin hormonları vücuda dağılarak değişik fonksiyonları organize eder. Vücudumuzu alarm durumuna geçiren adrenalin hormonunun amacı, bedeni daha dayanıklı ve hızlı hale getirmektir.
Acil durumda salgılanan adrenalin hormonunun kan damarlarında yaptığı etkiye bağlı olarak damarlar genişler ve hayati organlara daha çok kan gönderilir. İhtiyacın az olduğu bölgelerin damarları da daraltılır ve bu bölgelere daha az kan gönderilir. Kalp, beyin ve kaslara giden damarlar açılarak kan gönderimi arttırılırken, karaciğere ve deriye giden damarlar daraltılarak giden kan miktarı azaltılır. Deriye az kan gönderilmesiyle muhtemel bir yaralanmada kan kaybetme riski en aza indirilmiş olur. Aşırı heyecan durumunda deride gizlenen renk değişikliği deriyi daha az kan gelmesinden kaynaklanır. Ayrıca adrenalin her organ için farklı bir anlam taşır. Adrenalin, damarı genişletirken, kalbe giden adrenalin kalp hücrelerinin kasılmalarını hızlandırır. Kalp daha hızlı atınca vücudun ihtiyaç duyduğu kan sağlanmış olur. Böylece kaslar daha güçlü kasılır.
Karaciğere gelen adrenalinle kana geçen şeker miktarı arttırılarak acil durumda ihtiyaç duyulan yakıt sağlanır. Bütün bunların sonucunda metabolizma yüzde 100 güç artışına ulaşır. İnsan daha hızlı düşünerek daha güçlü mücadele eder, daha hızlı koşup daha dayanıklı olur.
Kadın ve Erkeğe Şekil Veren Eşey Bezleri
Kadın ve erkeğin beden yapıları ergenlik dönemine kadar benzer özelliklere sahiptir. Ergenlikte hipofiz bezi vücutta bazı değişiklikler yapılması gerektiğini fark ederek eşeysel bezlere bir dizi emir gönderir. DNA’larımızdan gelen bu emirlere göre şekillenen bezler erkek ve kadını farklılaştıran hormonları üretir.